GZone Dergi’nin Nisan 2018 sayısının özel konuk yazarı Demir Diken, hem merak edilen hem de acı dolu bir deneyim olduğu tahmin edilen “Penis piercingi” konusunu, ilk ağzıdan, bu işlemi yaptıran biri olarak anlattı. İşte bu yazı:
Lisedeki kızının piercing yaptırmasına izin vermesi için “anne n’oolur” diye dil döküp durduğu bir kadın tanıyor musunuz? Bu yazıdan ona söz etmeyi istemeyebilirsiniz. Çünkü günümüz piercing modasının “karanlık” köklerine ineceğiz.
Olaya egzotizm katmak için anlatılan, büyük kısmı uydurma öyküleri bir yana bırakırsak, piercing akımının arka planında bir isme ulaşıyoruz: Doug Malloy. Başarılı bir işadamı ve mazbut bir aile babası olan Richard Simonton 50 yaşı civarında geçirdiği hastalık sonrasında kendisini yarı emekliye ayırınca, gençliğinden beri sürdürdüğü tutkulara daha çok zaman harcamaya başlar. 1960’ların sonlarına doğru, Doug Malloy müstear adıyla Güney Kaliforniya gay BDSM ortamlarının tanınmış bir ismi ve cömert destekçisi olarak görüyoruz onu.
Doug’ın neredeyse çocukluktan beri sürdürdüğü fetişi vücut delmedir. Ancak, bunu BDSM ortamındaki “play piercing” boyutlarının ötesine taşımak, takılarla var edilen bir “sanat” haline getirmeyi amaçlamaktadır artık. Müdavimi olduğu ortamlar genişledikçe daha fazla gönüllüyle tanışmaya başlar ve farklı deneyler, farklı tasarımlar art arda gelir. Yine bu dönemde Doug piercing uygulamalarına daha çok ilgi çekmek için bolca “tarihi öykü” uydurur. Bu sayede, günümüzde piercing’in tarihi hakkında doğru bildiğimiz yanlışların çoğunu da ona borçluyuz.
1970’lerde çeşitli piercing uygulamaları Fakir Musafar’ın başını çektiği modern ilkeller hareketi ve taptaze punk modası gibi etkilerle yeni ortamlarda boy göstermeye başlar. Doug 1973’te tanıştığı ve piercing konusunda deneyimli Jim Ward’u kanatları altına alır. Gerek gerçek kimliğini gizli tutma kaygısı, gerekse bilgilerini daha genç birisine aktarma isteğiyle Jim’i maddi açıdan da destekleyerek onu tam zamanlı bir piercing profesyoneli haline getirir. 1975’te Jim evinde bir piercing stüdyosu işletmeye başlar. 1978’de ise dünyanın bu ilk ticari piercing stüdyosu Gauntlet adıyla ve Los Angeles’ta dış dünyaya kapılarını açar.
Doug 1979’da yaşamını yitirir ama Gauntlet yoluna devam eder. En sadık müşterileri yine gay BDSM ortamından gelse de görünürlüğü ve ilgi çekiciliği sayesinde, David Carradine gibi maceracı Hollywood ünlülerinin uğrak yeri olmakta gecikmez. 1980’lerde Jim’in faal piercing yaşamından yavaş yavaş uzaklaşması ve yerini (bir dönem trans erkek porno yıldızı Buck Angel’ın da eşi olan) Elayne Angel’a bırakmasıyla, yalnızca Gauntlet’in değil, tüm piercing dünyasının kaderi değişir.
Elayne’le birlikte piercing işine “kadın eli” değmiş olur. Gay ve BDSM imajı gittikçe arka plana düşerken kadın bedenini güzelleştirme yönünde estetik kaygılar, süsleme anlayışı ön plana çıkar. Bu dönemin büyük icadı göbek piercing’idir. Gay sörfçülerin bulduğu söylenen bu piercing biçimi artık kadın göbeğini göz alıcı takılarla süslemenin aracı haline gelmiştir. 1990’ların başlarında hâlâ görece sınırlı çevrelerde bilinen piercing’in kaderini de işte o değiştirir. Aerosmith grubunun Cryin’ şarkısının klibi 1993’te yayınlandığında dünyada çoğu insan göbek piercing’i ya da herhangi bir piercing yapımına ilk defa tanık olur. Piercer da elbette Elayne’in çırağı Paul King’dir.
Öncesi tarih, sonrası bugün. Piercing’i tüm dünya öncelikle genç kadınların kendilerini güzelleştirme araçlarından birisi olarak görmeye devam ediyor. Örneğin microdermal denilen uygulamalarla iş tamamen kozmetik bir hale bürünme yolunda. Ancak, Doug ve arkadaşlarının yaklaşımının bun gidişatla pek uyuşmadığını tahmin etmek zor değil. İşte burada daha “karanlık” bir kısma giriyoruz. Doug’ın anlayışında piercing ve takılar öncelikle cinsel işlevleri yönünden değerlendiriliyordu. Daha açık konuşmak gerekirse ilginin temel odağı penis ve temel kaygısı da gay anal sekste fazladan zevk sağlamaktı. Tasarımların çoğunluğu bu amaçla uygulanmış ve denenmişti.
Piercing’in bu kökenleri leathermen gibi alt kültürler tarafından yaşatılıp sürdürülse de konu hakkında özel araştırma yapmayanların bilmesi pek mümkün değil. Bunun en önemli nedeni penis piercing’lerinin “ana akım” kültür tarafından benimsenmemiş olması, gündelik hayata girmemesi. 1990’ların sonunda Tommy Lee gibi bazı rock müzisyenlerinin yarattığı geçici ilgiyi saymazsak, queer çevrelerde bile en iyi ihtimalle bir fetiş nesnesi olarak görülüyorlar.
Yine de bu durum az sayıda da olsalar, çeşitli cinsel yönelimlerden, sosyal katmanlardan ve kültürlerden erkeğin penislerine piercing yaptırdıkları gerçeğini değiştirmiyor. Yine gözü pek piercer’lar kaç kişinin gerçekten yaptıracağına bakmaksızın, yeni ve karma piercing tasarımları (apadydoe, dolphin gibi) bulmaya devam ediyorlar.
Penis piercing’i yönünden bu büyük ve artan çeşitliliğe karşın, en popüler üçünü kolaylıkla ayırt edebiliyoruz. Doğrusu ya icat edilmelerinden isimlendirilmelerine, ölümünden 39 yıl sonra hâlâ Doug Malloy’un imzasını taşıyan piercing’ler bunlar.
İlki Prince Albert ya da kısaca PA. Konuya azıcık aşina olanlara “penis piercing’i” dediğinizde akıllarına gelen şey. Tür olarak glans piercing denilen, yani penis başı delinerek uygulanan kategoriden. Takı üretradan giriyor ve penis başının altındaki delikten çıkıyor. Genellikle çember biçiminde takılarla kullanılıyor. Sadece penis başının yumuşak alt kısmındaki kısa bir mesafenin delinmesi nedeniyle hem acı düzeyi şaşırtıcı ölçüde düşük, hem de iyileşme süresi çok kısa. Neden öteden beri en popüler penis piercing’i olduğunu asıl bu yönleriyle açıklamak mümkün. Bu piercing’in tersi olan, takının peniş başının üst kısmından çıktığı reverse Prince Albert’ın neden tutmadığını da yine bu yönlerden açıklayabiliyoruz.
Doug’a sorarsanız Kraliçe Victoria’nın eşi Prens Albert’ın böyle bir piercing’i varmış da adını ondan alıyor. Tabii ki bunu destekleyen hiçbir kanıt yok. Bir diğer rivayete göre bu piercing’in asıl adı “prostate arouser”, yani prostat azdırıcı, kısaltması da PA. Doug her zamanki egzotizm merakıyla ve hafif esprili şekilde, bu PA kısaltmasını alıp Prince Albert yapmış. Prostat azdırıcı ismi bu piercing’in amaçlanan işlevini ortaya koyuyor. Penis başının alt kısmında olması sayesinde, arkadan anal penetrasyonda prostatın uyarılması amaçlanmış. Özellikle takıda bulunan toplar veya boncuklar buna hizmet ediyor. Kullanılan çember biçiminde takı ne kadar geniş çapta olursa o kadar derin bir giriş hissi verebiliyor.
Prince Albert en yaygın penis piercing’i olduğu için kullanıcılar takı çeşitliliği konusunda hayli rahat. Ayrıca, Prince Albert deliği kullanılarak penis başına takılan çeşitli eklenti ve oyuncaklar da bunlara katılıyor.
İkinci penis piercing’imiz frenum. Bu piercing penis başına yakın olmasına karşın Prince Albert’tan hayli farklı. Peniş başının alt kısmında, sünnet derisini penisin gövde derisine bağlayan deri uzantısı olan penis frenulumunun yatay olarak delinmesiyle uygulanıyor. Bu yönüyle bir yüzey piercing’i, yani deri altındaki herhangi bir dokunun delinmesi sözkonusu değil. Bu nedenle, hem acı düzeyi hayli düşük, hem de kanaması penis başını delen piercing’lere göre çok az. Tercih ediliyor olmasının temel nedenleri de bunlar.
Amaçlanan işlevi Prince Albert’la hemen hemen aynı. Ancak, başlarda kullanılan straight barbell (ucu toplu düz bar) takılar partnerler tarafından pek hissedilmeyince üç farklı çare düşünülmüş. Birincisi takıyı değiştirmek. Bugün en yaygın frenum takısı olan ve düz barla yarım halkayı birleştiren D-ring’lere böylece geçiliyor. İkincisi straight barbell’e devam etmek ama cinsel ilişki öncesinde frenum loop denilen ve penis başından geçen halka eklentisini takmak. Bu konuda da Doug’ın bir tür öncülük yaptığı söylenebilir. Doug frenum’una geniş bir halka takar ve ereksiyon öncesinde bunu penis başından geçirirmiş. Üçüncüsü ise takı, dolayısıyla piercing sayısını arttırmak. Böylece penisin alt boyunca sıralı, straight barbell veya daha ergonomik bulunan bent barbell (ucu toplu eğik bar) dizisi oluşturulabiliyor. Bu kompozisyona Jacob’s ladder deniliyor ama frenulum dışına uzandığı için pek çok uzman bunu frenumdan farklı bir piercing çeşidi olarak görmek eğiliminde.
Üçüncüsü apadravya. Yine Doug’ın yakıştırdığı egzotik isimlerden. Kama Sutra’nın bir bölümünün Doug tarafından biraz keyfi şekilde okunması sonucu bulunmuş. Bu da bir glans piercing’i. Genellikle bir straight barbell olan takı penisin baş kısmında, dikey yönde, üretrayla çakışan biçimde uzanıyor. Bir başka deyişle, bir ucundan giriyor, diğer ucundan çıkıyor. İlk defa gören pek çok kişiyi dehşete düşüren bu manzara uyandırdığı hisleri az çok hak ediyor. Çünkü penis piercing’leri içinde en çok acı vereni olarak tanınıyor. İlk günler genellikle bolca kanaması da cabası. Apadravyanın bir diğer dezavantajı takı çeşitliliğinin çok sınırlı olması. Çoğunlukla straight barbell’den (o da kişisel ölçülere uyduğu müddetçe) başka bir takı kullanmak pek mümkün olmayacaktır.
İlk ortaya çıkışının iki nedeni var. Birincisi, 1970’lerde popüler olmaya başlayan ve apadravyanın yatay hali diyebileceğimiz ampallang piercing’ine alternatif aranıyor. İkincisi, prostatı hem önden, hem arkadan anal penetrasyonda aynı takıyla uyarabilmek hedefleniyor. Ne var ki yukarıda saydığımız dezavantajları nedeniyle apadravya ortaya çıktığı camiada pek fazla yaygınlaşamıyor. Buna karşılık, biseksüel erkekler G noktasını uyarmadaki başarısını keşfedince apadravyanın kısmeti başka yerden açılıyor. Halen apadravya daha çok biseksüel ve heteroseksüel erkekler arasında rağbet gören, kadın partnerleri tarafından da övgüyle söz edilen bir piercing konumunda.
Bu üç piercing’in karşılaştırmalı bir incelemesini aşağıdaki tabloda bulabilirsiniz.
Kuşkusuz penis piercing’lerini yaptırmanın en önemli nedeni 1970’lerden bu yana aynı: Cinsel işlevleri. Ancak, piercing’ler asla birer sihirli değnek değil. Bir piercing’in işlevini, daha doğrusu başarısını etkileyen çok sayıda faktör var. Doğru konumlandırma, doğru takı ilk akla gelenler. Fakat, öte yandan, en önemli faktörü de asla unutmamak gerekiyor: Partnerler. İşin bu kısmı doğru gitmezse Doug Malloy’un en parlak masalları bile size yardımcı olamayacaktır. Eğer derdiniz piercing tarihinden önemli sayfaları deneysel şekilde bedeninizde yaşamaktan ibaret değilse tabii ki.
Tüm bunları bildikten sonra, soru delmeli mi, delmemeli mi olduğunda doğru cevabı verebilecek sizden başka kimse yok.
Ortalama iyileşme süresi |
Takılar |
Genişletme |
Eklenti ve oyuncaklar |
Acı düzeyi |
İdrar yapma |
Fistül oluşum riski |
Atma veya yer değiştirme riski |
|
Prince Albert |
6 hafta |
Captive bead ring, circular barbell, bent barbell |
Kolay |
Prince’s wand, dragonfly, tickler |
Orta |
Genellikle püskürtme şeklinde |
Yüksek |
Çok düşük |
Frenum |
5 ay |
D-ring, captive bead ring, circular barbell, straight barbell, bent barbell |
Kolay |
Frenum loop |
Düşük |
Sorunsuz |
Yok |
Yüksek |
Apadravya |
6 ay |
Straight barbell |
Zor |
Apadravya prince’s wand (kişiye özel üretim) |
Yüksek |
Genellikle sorunsuz |
Düşük |
Yok |
Nisan 2018 GZone Dergi içeriklerine aşağıdaki dergi kapağımızı tıklayarak ulaşabilirsiniz.