EUROVISION İKONU SİBEL TÜZÜN’LE “OLAYLARA GEL” DEDİRTEN ÖZEL RÖPORTAJ

GZone Dergi'nin Mayıs 2019 sayısı için yeni şarkısı "Olaylara Gel"in de ritmine kapılarak, 90'lardan günümüze kadar gelen pop müzik ikonu Sibel Tüzün'le söyleştik.

GZone Dergi’nin Mayıs 2019 sayısı için, bu ayki Eurovision yarışması şerefine, yeni şarkısı “Olaylara Gel”in de ritmine kapılarak Sibel Tüzün’le söyleştik. İşte Mert Bell ve Murat Renay’ın röportajıyla 90’lardan günümüze kadar gelen pop müzik efsanesi Sibel Tüzün:

-25 yılı geçmiş müzik kariyerinize geriye dönüp baktığınızda yüksek, alçak noktalar, pişmanlıklar ve zaferler görüyor musunuz? Eğer varsa, bunlar şimdi size ne hissettiriyor?

Evet , oldukça uzun bir yolculuktayım müzikle ve sizlerle. Pişmanlıklar ya da zaferler değil de anılarım ve deneyimlerim oldukça fazla diyebilirim. Müzik kariyerimin başlangıcından bu yana hep hissettiğim şeyi yaptım. 7 yaşında şarkı söylemeye olan aşkımı keşfettiğimden beri müziğe olan tutkum, özenim, saygım ve sizlerle paylaşırken ki samimiyetim hiç değişmedi. Geriye dönüp bakınca şahane ve yetenekli müzik insanları, kıymetli dostlar, sahnede yaşanan unutulmaz anlar ve dinleyicilerimle beraber hissettiğimiz duygular geçiyor aklımdan. Ve sanırım tüm bunlar yüzünden 25 yıllık ilişkimiz ilk günkü gibi taze kalabiliyor.

-Müzik kariyerinizde Türkçe müzikte farklı türlerde albümler ürettiniz. Bu geçişkenliğin sebebi neydi? Yadırganma korkusu yaşadınız mı?

Kariyerimin her döneminde iç sesim ne diyorsa onun peşinden gittim, öyle ürettim ve paylaştım. İnsanın hayata bakışı ve vermek istediği mesajlar yaşına ve yaşadıklarına göre değişebiliyor. Eğitimini aldığım veya kariyerim başlamadan önceki dönemlerde deneyimlediğim tarzları profesyonel platformda dinleyicilerimle paylaşabilmek benim için her zaman mutluluk oldu. Diğer yandan müzik o kadar büyük ki… Neden bir müzisyen olarak kollarımı açıp koca koca kulaçlarla bu okyanusta yüzmeyeyim? Müzik, samimiyet ve cesaret beni hiçbir zaman yalnız bırakmadı.

-3 ve 4 numaralı albümlerinizde (“Hayat Buysa…” ve “Yine Yalnızım”), çok iyi bir pop icracısı olmanıza rağmen, rock müziğe kayışınız çok eleştirilmişti. Ben bugün o albümleri tekrar dinlediğimde çok sağlam kayıtlar olduklarını düşünüyorum. O dönemi nasıl hatırlıyorsunuz?

Müzik piyasasındaki ilk iki albümle pop müzik için çok başarılı şarkılara imza atıp çok sevilen bir şarkıcı olmak tabii ki önemliydi benim için. Üretmek, kendi fikirlerimi ve müziğimi bulmak ve paylaşmak ise büyük bir arzuydu içimde. Kuralsız, filtresiz şarkılar için çalışmaya başladık Levent Candaş ve Hakan Caneroğlu’yla. Duygularımıza ortak olan müzisyenler katıldı aramıza. Demir Demirkan, Yavuz Çetin, Gür Akad, Volkan Öktem, Cengiz Köroğlu, Turgut Berkes…. Herşeyin analog kaydedildiği, her notasından, kapağının detaylarına kadar hepimizin içine sinen bir albümdü Hayat Buysa Ben Yokum Bu Yolda. Bahsettiğiniz gibi o dönemde çok eleştirildi hatta eleştirildi demek hafif kalabilir. Başta söylediğim gibi yolculuk bu, fazla da kestirilemez, öngörülemez. Beni var eden ve Türk Rock Müziği için çok önemli iki albüm yapmışız meğerse. “Popçular dışarı” demeyen dinleyicilerim ve benim için unutulmaz ve yıllar geçtikçe daha da değerlenen albümler oldular. Mutluyum ve gurur duyuyorum albümlerimle. Bir de özlüyorum… Yavuz’u, Turgut’u… Çok ama çok unutulmaz anılar…

-Bu sürecin ardından ciddi bir patlama yapan “Kırmızı” ile başlayan Akdeniz divası dönemi ve Eurovision ile disko kraliçesine dönüşümünüz.. Hepsi de sizin üstünüzde gayet güzel oldu. Peki, bu nasıl oldu?

Kırmızı içimdeki, genlerimdeki Akdeniz kadınının uyanışıdır. Güçlü ama naif, samimi ama kararlı olmayı Kırmızı’nın şarkılarında öğrendim. Sonrasında bana yol gösteren bir albümdür Kırmızı… Eurovision hiç beklemediğim anda hayatıma girdi. Ve ben başta çok ayak diredim açıkçası. Oldukça kısa zamanda üç şarkı hazırladım, sözleri ve müziği bana ait olan. Üzerine tabii ki çok konuşuldu ve çok şey söylendi. Yine benim için müthiş bir deneyimdi Eurovision ve orada da dinleyicilerle kurduğum bağ hiçbir zaman kopmadı. Disco Queen olmak çooook güzel:)

-Kariyerinizin ilk yarısında albümler daha ağırlıklı olmasına rağmen uzun bir süredir albüm yapmıyorsunuz. Pop müziğin ve müzik piyasasının bu değişimi ne anlatıyor sizce?

Albüm yapmanın önemi azaldı mı? Hayatımızı da müzik piyasasını da 10 yıllarla ölçümlüyor ve gözlemliyoruz. Değişimler pre ve post dönemleriyle birlikte 10 yılların içine sığıyor. Hayatımıza katılan yeni mecralar ve alışkanlıklar hızlandırdı hepimizi. Zamansız, sabırsız, daima bir telaş ve acele içindeyiz. Dolayısı ile hayatın ritmine eşlik eden her şey aynı hızla tüketiliyor. Bunun bir şarkı, film, yemek veya haber olması fark etmiyor. Şu dönem ise yeniden bir değişime yaklaşıyoruz. Geçmişi özlüyor, tadını hatırlamaya çalışıyoruz. Fikrim o ki albümler yakın zamanda geri gelecek. Belki farklı mecralardan ulaşacak ama geri gelecek. Bu isteği hepimizde gözlemliyorum.

-Eurovision’a gelelim. Superstar dönemi sizin için neyi ifade ediyor? Türkiye’yi böyle bir platformda temsil etmenin önemi neydi?

Ülkemin sanatçısı olarak çok büyük bir sorumluluk, 9,5 aylık bir bebeği olan anne olarak kabus, bir müzisyen ve sahne insanı olarak deneyim, bir şarkı yazarı olarak zeka oyunu gibi sıfatlarla ifade edebilirim o dönemi. Çok çalıştım, çok röportaj yaptım, provalar, toplantılar, yorumlar, eleştiriler… Bugüne kalansa sahnede şarkıcı olarak yaşadığım o unutulmaz, anlatılamaz tarifsiz duygu.

-Eurovision’daki puanlamanın adil olduğunu düşünüyor musunuz? Sizce Superstar’ın hakkı yendi mi?

Bu komşu ülkeler birbirine oy veriyor durumunu son derece normal buluyorum. Avrupadaki ülkeler genel olarak aynı kökenlere sahip, zaman içinde bölünerek oluşmuş ülkeler. Dilleri aynı veya benzer, yemekleri, kültürleri, dolayısıyla müzik zevkleri de birbirine çok yakın. Şu anki puanlama sistemini takip etmedim açıkçası, sanırım sıklıkla yeniliyor ve adil olması için çaba sarfediyorlar. Superstar’a gelince.. İngilizce yorumlamak için gerekli izni alabilmiş olsaydım, sonucun çok farklı olacağına inanıyorum.

-Eurovision’un LGBTİ+ kitle tarafından yakından takip edilmesi sizi de bir gey ikon haline getirdi. Bu konudaki düşünceleriniz nedir?

Sevginiz ve sahiplenmeniz beni her zaman çok mutlu ediyor. Ve sizlerle yaşadığımız tüm duyguların gerçek ve karşılıklı olduğunu biliyorum. Hayatın renklerinde buluşuyoruz sizinle. Bir sahne insanı olarak sizin çok seçici ve dikkatli olduğunuzu biliyorum. Bu yüzden beğenilerinizi ve desteğinizi almış olmaktan dolayı gurur duyuyorum. Daha söyleyecek çoook şarkımız var.

Şu anda Eurovision’a halen katılıyor olsaydık, sizin seçme şansınız olsaydı, Türkiye’yi temsilen bu yarışmaya kimin ya da kimlerin gitmesini isterdiniz?

Genç gruplar, genç solistler… Ulaşsınlar Avrupa’ya ve dünyaya. Bu arada bu yıl Serhat’ı destekliyoruz hep beraber:) -90’lar, 2000’ler ve son 10 yılda Türkçe müziğin gidişatını değerlendirirseniz, özellikle dijital alanda müziğin yaygınlaşmasıyla siz yorumcular için neler değişti? İyi ve kötü tarafları bir arada. İyi olan her şeyi takip edip, o dünyanın bir parçası olabiliyorsunuz. Kötü olan her türlü müzik için biraz çöplüğe dönüşmesi dijital mecraların. Sanırım hepsi algoritmaları üzerinde çalışarak bu sorunu çözmeyi hedefliyorlar. Bakın aslında mecraların değişmesinden çok zihniyetlerin değişmemesi daha çok etkiliyor hem müzik insanlarını hem de dinleyicileri. Hangi mecra olursa olsun manipülasyonlar, tık veya dinleyici satın almalar, radyolarda rotasyon satın almak veya para karşılığı listelere girmek gibi yapımcı stratejileri dönüşmez ve çıkan şarkılar için adaletli bir ortam yaratılmazsa mecranın önemi yok, yıllardır olduğu gibi müzisyen, şarkı yazarı, sektörde yer alan her oyuncu bu durumdan olumsuz etkilenmeye devam edecek. Ve hiç şüphe yok ki bu durumun en büyük kaybedeni dinleyici ve ülkemizin her türdeki müzik kültürü olacak.

-90’lardan bugüne 3, 10yıl içinde de çok dinlenen şarkılara imza attınız. 2020’lere pek az kalmışken Sibel Tüzün dinleyicileri için ne planlıyor, müziğiniz nereye gidecek?

Bir caz albümü planlarım arasında, müzikallerle olan yolculuğumun da tiyatro sahnelerinde devam etmesini hedefliyorum. Bir yandan ülkemdeki müziğe sevgi ve emek verirken, bir yandan da biraz uzak denizlere açılmak istiyorum.

Yeni şarkınız “Olaylara Gel”den bahsedelim biraz. Bu şarkının ortaya çıkışı nasıl gerçekleşti?

Sadettin Dayıoğlu son üç projede birlikte çalıştığım ve enerjisine hayran olduğum bir müzik insanı. O kadar dost ve yakın ki bana, benim duygularımı, heyecanlarımı, renklerimi gözlemleyip kalemiyle, melodileriyle bana özel şarkılar yaratıyor. Olaylara Gel ‘de onlardan biri. İçimi ısıtan, tatlı bir aşk şarkısı. Biraz muzip, biraz flörtöz, neşeli ve lafını da sakınmayan bir şarkı. Olaylara Gel’de çalıştığım her iki müzisyen Aytun Gelgin ve Hakan Caneroğlu şarkının enerjisini kendi tarzlarında büyük bir başarıyla yansıttılar. Sevdik biz Olaylara Gel’i, hepimize iyi geldi…Şarkıyı paylaştığım 12 Nisan gününden beri farkediyorum ki sizler de sevdiniz ve size de iyi geldi. Güzellikler, renk ve mutluluk olsun hayatımızda diye şarkı söylemeye ve müzik üretmeye devam edeceğim. Sevgi ve aşk olsun diye…