GALERİ: KOÇ AİLESİNİN YAKIŞIKLI VE GİZEMLİ ERKEĞİ ÖMER KOÇ’UN BİLİNMEYENLERİ

Mustafa Koç’un ani ölümünün ardından herkes Koç Holding’in yeni yönetim kurulu başkanının kim olacağını merak ediyordu. Gündemdeki iki isim olan Ali Koç ve Ömer Koç’un arasındaki seçim yapıldı ve Koç Holding Yönetim Kurulu başkanlığına Ömer Koç getirildi.

Mustafa ve Ali Koç’un arasında, üç kardeşin ortancası Ömer Koç tahta en yakın isim gibi duruyor. Hali hazırda Koç Holding’de Yönetim Kurulu Başkan Vekilliği görevini yürütmekte olan Ömer Koç’un başkan olması elbette bu durumda çok da sürpriz olmadı.

Ancak Ali Koç’un aksine, Ömer Koç hakkında bildiklerimiz kısıtlı. Bunun nedeni, kendisinin medyadan uzak bir yaşam sürmeyi tercih etmesi. Türkiye’nin en büyük şirketlerinden birinin tahtına oturan olan Ömer Koç’un bilinmeyen hayatı:

22 Mart 1962 doğumlu Ömer Koç, yaş itibariyle Koç Holding’in başına en yakın isim olarak görülüyor. Liseyi Robert Kolej’de, üniversiteyi ise Columbia Üniversitesi’nde okuyan Koç daha sonra yine Columbia Üniversitesi’nde işletme yüksek lisansı yapmış.

Aynı zamanda Türk Eğitim Vakfı başkanlığını yürütmekte olan Koç, medyaya özel hayatıyla yansımıyor. Özel uçak ve helikopter dışında araç kullanmayı sevmeyen Ömer Koç, yılın bir kısmını Londra’da, bir kısmını İstanbul’da geçiriyor ve tamamen kendi dünyasında, gözlerden uzak bir hayat tarzına sahip.

Ömer Koç’u kardeşlerinden ayıran en önemli özelliği, sanata olan inanılmaz tutkusu.

Sanata olan hassasiyeti ve verdiği destekle bilinen, pek çok müze ve sergi açmış, İstanbul Bienali de dahil pek çok sanatsal ve kültürel aktiviteye sponsor olan ve yine yıllık olarak sanatsal faaliyet ve arkeolojik kazılara 10 milyon Euro gibi bir bağışta bulunan Koç ailesinden böyle bir evlat yetişmesi tabii anormal değil.

Ömer Koç en çok, devasa Osmanlı koleksiyonu ile biliniyor. Dünyanın en önemli koleksiyonerleri arasında gösterilen Ömer Koç’un bu tutkusu çocukluğuna dayanıyormuş.

Çinilere müthiş bir tutkusu olan Koç’un İstanbul ve Londra’daki evlerinin duvarları diğer her şeyden daha çok çinilerle kaplanmış durumda. Koç dünyanın en büyük İznik tabak ve obje koleksiyonuna sahip ve bu konuda çok bilgi sahibi.

Çiniler ve Osmanlı eserleri dışında otoportre ve kitap koleksiyonu var.

Evleri Francis Bacon, Stanley Spencer , Otto Mueller ve Egon Schiele gibi ressamların otoportreleriyle dolu. Portrenin çok zor bir resim kolu olduğunu, ancak otoportrenin çok daha zor yapıldığını; bu nedenle de otoportrelere çok saygı duyduğunu söylüyor.

Columbia Üniversitesi’nde Antik Yunan tarihi okuyan Koç, bildiğimize göre dünyanın en büyük Osmanlı tarihi kitap koleksiyonunun da sahibi. Aynı zamanda sanat tarihiyle ilgili tüm kitaplara, haritalara ve fotoğraflara da çok düşkün.

Baudelaire, Proust ve Balzac’ın orijinal imzalı eserleri de dahil, devasa bir Fransızca kitaplar arşivi de var. (İngilizce dışında çok iyi Fransızca bildiğini ekleyelim).

 

Her gün 2 saat gibi bir süreyi mutlaka okumaya ayırmaya çalıştığını söylüyor. Bunca şirketi aynı anda idare ederken buna nasıl vakit ayırabildiği ise tam bir muamma.

Bir başka enteresan merakı ise gergedanlar!

 

Evinin dört bir yanında, yemek masasının tam ortasında ve hatta tuvaletlerde bile akla gelebilecek her malzemeden gergedan figürleri ve bibloları görmek mümkün.

“Sanırım beni bu kadar büyülüyor olmalarının sebebi, hala var olduklarına inanamıyor oluşum; neticede dinozor sayılırlar.”

Ancak hepsinin ötesinde, muazzam bir erotik eserler koleksiyonu var.

“Seks ve ölüm benim çok ilgimi çekiyor.”

 

Japon işi fildişi Shunga heykellerinden tutun, Chapman kardeşlerin eserleri, birleşir pozisyonda gövde heykelleri ve pek çok tabloya kadar, evinin Viktoryen döşenmiş bir odasında Viktoryen olmayan her şey mevcut!

Yılın bir kısmını Londra’da geçiren Koç’un İstanbul’da da evleri bulunuyor.

Boğazda 2 yalı haricinde, şehrin merkezinde bir dubleksi de olduğunu bildiğimiz Koç, topladığı şeylere yer kalmayınca Salacak’taki yalısını sadece kişisel orijinal kitap koleksiyonuna ayırmış.

Genelde biraz daha oryantalist eserleri biriktirdiği Londra’daki evine Koç, koleksiyonlarını korumak için özel bir şifreleme sistemi kurdurmuş. Her odasına parmak iziyle girilen Ömer Koç, evinde güvenlik konusunda hayli hassas.

 

Evdeki yardımcılarını da sanat konusunda bilgilendiriyor ve eğitiyor. Hatta mümkün mertebe, gittiği sergilere beraberinde götürüyor. Sergi ve galerilerden topladığı tüm katalog ve broşürleri mutlaka çalışanlarıyla da paylaşıyor; bu broşür ve kataloglar hakkında sorular soruyor.

“Parlak mavi gözleriyle bir yırtıcı kuşu andırıyor ama davranışları tam bir üveyik zarafetinde.”

3 yıl önce Ömer Koç’la bir röportaj gerçekleştiren Catherine Miller (Financial Times), kendisini aynen bu sözlerle tanımlamış.

Ancak özellikle de Koç imparatorluğunun tahtına oturan isim olursa halen bu derece gözlerden uzak kalabilecek mi, ve biz hakkında daha çok şey öğrenebilecek miyiz; zaman
gösterecek.

Kaynak: Biliyormuydun.com

 

1 YORUM

Comments are closed.