GÖKSEL: AŞK CİNSİYET TANIMIYOR VE KİMSEYİ BİRBİRİNDEN AYRIŞTIRMIYOR, BİZE BOL BOL AŞK LAZIM

GZone Haziran 2018 sayımız için Türkçe müzik tarihinin en özel kadın vokallerinden biri olan Göksel ile söyleştik. İşte müzik editörümüz Mert Bell’in sorularıyla Aytelin Yalçın’ın göz alıcı fotoğraflarıyla süslenen Göksel röportajı:

• Merhaba Göksel. Ben büyük bir Sezen Aksu hayranıyım. İlk albümün “Yollar” 97 yılında piyasaya çıktığında henüz 13 yaşındaydım ve Sezen Aksu referansıyla koşa koşa almıştım kasetini ve bugün de çok net hatırlıyorum, o albümü dinlerken bir hayal alemine kapılıp gitmiştim. Aksu’nun dışında, Sarp Özdemiroğlu, Kave Bahçeban, Yavuz Çetin gibi müzisyenlerin de dahil olduğu, hem dönemi için çok modern, hem zamansız, hem de rüya gibi bir atmosferi olan bir albümdü… Şimdi geriye dönüp baktığında sen nasıl görüyorsun başlama noktanı, o şarkıları?

O zamanlar yaprak gibi titrek görünüyordum ama içimde başına buyruk, cesur, özgür ruhlu bir kız vardı. Bugün bakınca ilk albümümü, pop müzik dünyası için bir hayli cesurca buluyorum. Çoğunluğu kendi bestelerim, farklı arajmanlar, farklı bir vokal, Yavuz Çetin’in uzun gitar soloları. Albümün kapanış şarkısı Erkin Arslan bestesi “ benim şarkım “ sözsüz bir şarkı mesela.

• İlk albümün üstüne verdiğin 4 yıllık aranın sonunda tam senden umudumuzu kesecekken “Körebe” albümü ve sansasyonel “Depresyondayım” ile aramıza döndün ve ilkinden de güçlü bir ikinci çıkış yaşadın. Ardında da Alper Erinç’le beraber yaptığınız albümler serisi geldi. O 4 albümü (“Körebe”, “Söz Ver”, “Arka Bahçem” ve “Ay’da Yürüdüm”) kariyerinde nasıl değerlendiriyorsun? Bir alçalma ya da yükselme noktası var mı senin için?

İlk albümümdeki şarkılarımın bazıları çok populer olmuştu, fakat albüm ticari olarak beklenen başarıyı yakalayamamıştı. Bir yandan da ilk aşk acıları, hayal kırıklıkları ile uğraşıyordum. Yapım şirketimle ilgili bazı hukuksal sorunlar da çıkınca, bir dönem nasıl mücadele edeceğimi bilemedim. Sonra yavaş yavaş tekrar şarkı yazmaya başladım. Sadece içinden geçtiğim süreci anlatıyordum ve iyleşiyordum. ‘ Körebe’ albümünün şarkıları hayatımın böyle sarsıntılı bir döneminden doğdu. Albümün studyo kayıtları sırasında Alper Erinç ile tanıştık ve hem özel hayatımda hem de müzikal olarak yeni bir devir başladı benim için. Acısıyla, tatlısıyla; çok güzel yıllardı.

• İki tane cover albümü arka arkaya çıkardığın bir nostalji dönemin de var. Nostalji senin diskografine uzak bir tema değil ama 5 yıl boyunca dinleyiciyi yeni şarkılarından mahrum bıraktın. Buna nasıl karar verdin, o süreçte nasıl hissediyordun?

Bütün o eski şarkıları çok severek seslendirdim. Sanki çocukluğumdan kalma bir hayali gerçekleştiriyor gibi hissediyordum kendimi. Başkalarının yazdığı şarkıları seslendirmek, arşivleri alt üst etmek, eski bilinmedik müzisyenler, şarkılar keşfetmek, benim için çok zevkli yepyeni bir deneyimdi. Bir yandan da şarkı yazıyordum. Alper Erinç’le oluşturduğumuz sound’un dışında yeni bir döneme geçme ihtiyacı duyuyordum.

• Gelelim “depresyon” yaftasını nihayet başka bir depresyonla yendiğin olağanüstü “Bende Bi’ Aşk Var” albümüne. Sen bekliyor muydun o albümün bu kadar sevileceğini? Çünkü evet, belki seni her yaştan insan dinliyordu zaten ama o albümle hem her kitle seni kalbine aldı hem de sınıf atladın sanki?

Demlenmiş, dinlenmiş, değişmiştim… Biten evliliğimi, ilişkileri, aşkı, yalnızlığı sorguluyordum ‘Bende bi Aşk var’ albümünün şarkılarını yazdığım zaman dilimi; belki de hayatımda kendimi en özgür hissettiğim dönemler. Ve o albüm; Ozan Çolakoğlu ile ilk çalışmamız. Ozan, şarkılarıma çok özen gösterdi. Benim açımdan her anlamda çok özel bir albümdür ‘ Bende bi aşk var’.

• Aranjör olarak Ozan Çolakoğlu ile çalışmaya başlamak nasıl oldu? Onun sayesinde bir şeyler değişti mi müziğinde?

Ozan’la birbirimizi 20’li yaşlardan beri tanıyoruz. Fakat bir türlü beraber çalışamamıştık. Buluşmamız en doğru zamanda oldu. Ve elbette son yıllarda Ozan’ın müziğimdeki etkisi çok büyük. Beraber yaptığımız iki albüm de çok kıymetli.

Mabel’le dostluğumuz çok derin. Müziği, hayatlarımızı, üzüntümüzü, sevincimizi paylaşıyoruz.

• Geçen yaz kariyerinde bir ilk gerçekleştirerek ilk teklini çıkardın (“Tam Da Şu An”). Yeni albümü daha bekleyeceğimiz için bir ara ikram mıydı bu yoksa yakında yeni müzik dinleyebilecek miyiz? Şu anda neler yapıyorsun?

Evet, geçen yaz çıkardığım single benim için bir ilkti. Bugün, eski 45’lik dönemlerini dijital platformlar üzerinden tekrar yaşıyoruz. Single; bir albümün hikayesi ile beraber yarattığı hissin yerini tutmasa da, şarkıları birer birer dinleyiciye ulaştırmak daha hızlı, daha kolay bir yol.

• Tüm diskografine baktığımda ortak çalışmaların da geniş yer kapladığını görüyorum. Omega Vibes, maNga, Erol Evgin, Ahmet Koç, Rashit, Gökcan Sanlıman ve en son olarak da Hey! Douglas gibi birbirinden farklı tarzlarda müzik yapan isimlerle çok güzel şarkılar yaptın. Çok belirgin bir Göksel stilini yaratırken bir yandan böylesine çok yönlü olmayı nasıl başardın?

Kendimi kısıtlamıyorum ve müziği paylaşmayı seviyorum. Zamanında dinlediğim müziklerin çeşitliliği ile alakalı da olabilir. Geçen ay yayınlanan Hey Douglas’la ortak çalışmamız ‘ Duruyor Dünya’ beni çok heyecanlandırdı. Şarkının elektronik altyapısı ile beraber, içindeki eski folk sesler; bugüne kadar yaptığım işlerin özeti gibiydi.

• Mabel Matiz ile olan arkadaşlığına da değinmek istiyorum. Son iki albümünün pek şahane kapanış şarkılarını (“Yarım Kalan Şarkı” ve “Denize Bıraksam”) yazdı Mabel. Başkalarının şarkılarını senden duymak çok sık olan bir şey değil, onun şarkılarını söylemeye nasıl karar verdin? Mabel de bir Göksel şarkısı söyleyecek mi?

Yeni çıkacak albümümde Mabel’le beraber yazdığımız 2 şarkı var. İkisine de bayılıyorum. Mabel’le dostluğumuz çok derin. Müziği, hayatlarımızı, üzüntümüzü, sevincimizi paylaşıyoruz. Biz daha uzun yıllar, beraber şarkı yazmaya ve söylemeye devam edeceğiz.

Başka yorumculara da pek şarkı vermiyorsun ama her dinlediğimde gözlerimi bulutlandıran “Unutamadım”ı sormam gerek. Tüm Ayşegül Aldinç deneyimi nasıldı?

Şarkımı Ayşegül’ün hisli sesinden duymak beni çok mutlu etti.

Aslında hepimiz biliyoruz; güzellik kusursuzluk demek değil. Bizi özel, eşsiz kılan, farklılaştıran ufak kusurlarımız.

• Bugün kimlerin yaptığı pop müzik senin radarına giriyor? Her gün dinlediğin, sana ilham veren, hayran olduğun yorumcular, besteciler var mı?

Son dönemde evimde; arkadaşım Tolga Böyük’ün projesi ‘ İslandman’ plağı dönüyor. Gerçekten de yaptığı müzik çok ilham verici. Sezen Aksu olağanüstü bir besteci ve yorumcu. Hepimizi derinden etkiledi. Teoman karizmasının ve müzisyenliğinin yanı sıra çok büyük bir şair. Selda Bağcan’ın sesi, eşsiz güzellikte.

• Gündelik hayatınla ilgili sosyal medyada çok ipucu vermiyorsun. Neler yapıyorsun, nerelerde mutlu oluyorsun? Şarkıcı ve besteci yönünü bırakarak seni rahatlatan, seni besleyen şeylerden bahseder misin?

İstanbul, bütün karmaşasına rağmen hala bir parça da olsa deniz kokusu alabildiğimiz bir şehir… Mümkün oldukça deniz kıyılarına kaçıyorum. Doğa beni mutlu ediyor. Seyahat etmeyi, spor yapmayı, sinemayı çok seviyorum. Sıkça beraber vakit geçirdiğim; güzel geniş bir ailem var.

• Genel olarak hayatta güzellik ve imaj meselesine nasıl baktığını öğrenmek istiyorum.

Güzellik algısının delicesine abartıldığı bir çağdayız. Göz önünde biri olarak, ben o tuzaklara düşmemeye çalışıyorum. Aslında hepimiz biliyoruz; güzellik kusursuzluk demek değil. Bizi özel, eşsiz kılan, farklılaştıran ufak kusurlarımız.

Aşk; cinsiyet tanımıyor. Aşk; kimseyi birbirinden ayrıştırmıyor. İşte bu yüzden bize bol bol ‘ Aşk lazım’.

• Pek çok LGBT hayranın olduğunu da biliyoruz, özellikle birçok ülke ve şehirde “Onur Ayı” olarak kutlanan Haziran ayının konuğu olman bizler için çok özel. LGBT bireylerin daha özgür olması hakkında düşüncelerin neler?

Onur ayı’nda konuğunuz olmaktan mutluluk duydum. Derginizin okurlarını ve bütün LGBT bireyleri sevgiyle kucaklıyorum.

Hayat, rengarenk ve hepimiz özgürken çok daha güzel! Farklı olandan, farklı olmaktan korkmayalım.

• Sence hangi şarkın iki erkek veya iki kadının aşkı için söylenmeli? Hangisinin sözleri bu aşklara uygun düşer?

Yazdığım bütün aşk şarkıları, hepimiz için… Aşk; cinsiyet tanımıyor. Aşk; kimseyi birbirinden ayrıştırmıyor. İşte bu yüzden bize bol bol ‘ Aşk lazım’.

Haziran 2018 Dergi içeriklerimizin tamamını okumak için aşağıdaki görsele tıklayın.