İŞTE TRENDLERİ YÖNLENDİREN, DÜNYAYI DEĞİŞTİRECEK OLAN “Y KUŞAĞI”

GZone Dergi Yaşam yazarlarından Cihangir Öz, şu anda nüfus olarak çoğunluğa sahip olan Y Kuşağı'nı kaleme aldı

GZone Dergi Yaşam yazarlarından Cihangir Öz, şu anda nüfus olarak çoğunluğa sahip olan Y Kuşağı’nı kaleme aldı. İşte bu kapsamlı ve ilgin yazı:

Aynı tarihsel zamanda ve aralıklarda doğan, ekonomik ve sosyal hareketlerden oluşmuş zaman aralıklarına ya da belli bir sosyal gruba mensup olanlar için yapılan tanımlamalara kuşak (jenerasyon) denilmektedir. Kuşaklar yetişme tarzları ve içerisinde bulundukları ortam değişikliklerinden kaynaklanan farklılıklara sahiptirler. Bu farklılıklar; kuşaklar arasında hem karakter, hem çalışma yaşamları, hem de sosyal hayatlarında önemli ayrışmalar olduğunu ortaya koymaktadır. Örneğin Lower her kuşağın kendine özgü özellikleri, değer yargıları, tutumları, güçlü ve zayıf yönlerinin olduğunu belirtmiştir.

“Y” Nesli’nin Tarihsel Aralığı

Strauss ve Howe Baby Boomers ya da Y Nesli’nin diğer bir adı olan Millennials Nesli’nin belirlenmesinin X ya da Kayıp Nesil’e oranla daha kolay olduğunu söyler. Bunun sebebi olarak da hem belirgin bir olaylar dizisinin ardından gelmesi hem de henüz gelmeden önce geleceğine dair belirti ve beklentilerinin oluşmasını buna sebep olarak gösterir. Strauss ve Howe’un 1991 yılında oluşturulmuş teorisi bir toplumsal mühendislik çabasından söz etmez, yalnızca tarihsel bir dönüşüm ve devamlılık süreci içerisinde ortaya çıkması muhtemel olan bu nesil hakkında olası tahminini söyler. Çalışmada Millennials olarak söz edilen bu neslin tarihsel aralığı birçok kaynakta farklılık gösterir. Literatüre bakıldığında 1977-1981 aralığında başlayan ve 1994-2002 aralığında biten bir doğum süreci görülür.

Uluslararası düzeyde çalışma stratejileri geliştiren BSG Concours şirketinin araştırma verilerine göre dünya çapında örgün eğitim faaliyetleri dikkate alınarak yapılan değerlendirmelerde en yüksek eğitimli birey sayısına sahip nesildir. Diğer nesillerle karşılaştırıldığında en yüksek kadın oranına sahip ve eğitimli kadın oranının ilk defa erkek nüfusu geçtiği nesildir.

Y Nesli’nin Adlandırılması

Dünya çapında adlandırılmış ilk nesil X Nesli’dir. Douglas Coupland’ın X Nesli: Hızlandırılmış Kültürden Hikayeler adlı eseriyle başlayan bu adlandırma kendisinden sonra gelen neslin basitçe Y Nesli olarak adlandırılmasına sebep oldu.

Advertising Age isimli medya ve pazarlama dergisinin 1993’te yayınlanan sayısında dönemin gençliğinin tüketim alışkanlığından bahseden bir makalede “Y Nesli” tanımı kullanıldı. İlerleyen tarihlerde neslin sorgulayan, tüketim konusunda da bilinçli olduğu görüşüyle İngilizce’ de okunuşuyla “neden?” (why) kelimesini oluşturduğu için neslin tanımı “Y” harfiyle yapıldı.

Neslin Beklentileri Ve Olanakları

Y Nesli, nesil henüz ortaya çıkmadan önce yapılmış birçok araştırmada modern dünyanın beklediği yeni bir enerji olarak görülüyordu. Strauss ve Howe’un teorisinde kendisini ülkesine adamış vatandaşlardan oluşan, topluma ve birlikteliğe önem veren, görev bilinci yüksek bireyler olarak söz edilen bir Y Nesli’ nden söz edilmiştir. Strauss ve Howe araştırmalarını derledikleri eserlerinde bu nesil için “gelecek mükemmel nesil” olarak söz eder.

Neslin diğer nesillerden farklı davranış ve eğilimlerinin bulunduğu ve bunun en çok araştırıldığı alan çalışması iş yerleridir. Teknolojiyi kullanma ve internetin ekonomik etkilerini anlamada başarılarıyla iş yerlerinde ihtiyaç duyulan ancak yönetimi konusunda soru işaretleri barındıran bir nesildir.

Twenge ise birçok araştırmayı derleyerek 1,3 milyon gibi yüksek sayılara ulaşan kontrol grubunda ulaştığı sonuçlarda, bireysellik, narsizm ve depresyon halinde olan bir nesilden söz etmiştir. Vatandaşlık ve yurttaşlık kaygılarını ise Irak Savaşı’na beklenen gönüllü katılımının gerçekleşmemesi üzerinden eleştirmiştir. Hayatın anlamını sorgulayan ve filozofik bir yaşam tarzını saygın gören geçmiş nesillerin aksine kendine dönük “doğru yaşıyor muyum?”, “kendimi iyi ifade ediyor muyum?” sorularını sorar.

Politik katılımlarına bakıldığında %75’le yüksek bir orana sahip X Nesli’ni %35’lik bir oranla takip eder. Seçimlerin ya da oy vermenin heyecanlı olmadığını ve oy vermenin bir şeyi değiştirebileceğine olan inançları yüksektir, seçimlere inanan ve %39 oy kullananları ise %21’dir.

Y Nesli 1999-2002 krizinde bankacılık, kredilendirme ve sosyal güvence sistemlerinin yeniden inşasıyla geçen zorlu bir süreç içine doğmuştur. Birçok ülkenin hükümeti devrilmiş, sosyal güvenlik sistemi zarara uğramıştır. Hükümetler bu aşamada yükselen genç işsizliğiyle ilgilenemez olmuşlar ve genç işsizlik rakamları en düşük %19,1 ile İngiltere en yüksek %35 ile İspanya’da görülmüştür.

Bu işsizlik rakamları gençlerin okullarını bitirmeleri ya da girdikleri işlerden kriz sebebiyle çıkarıldıklarında ailelerinin yanına dönmelerinin sebebi oldu. Bu sebeple nesil bir süre “Bumerang Nesli” olarak tanımlandı. 2012’de ABD’de gerçekleşen “Occupy Wall Street” eylemi sırasında yapılan anketler katılanların çoğunluğunu işsiz ya da sosyal güvencesi bulunmayan gençlerin oluşturduğu sonucunu oluşturmuştur.

Beklentilerin çok pozitif veriler sunması ancak gerçek dünyanın bekleneni verememesi etkisiyle nesil yetişkinlik şokunun etkisine girmiştir. Twenge, bu şok için şu açıklamayı yapar; “…çocukluk yıllarının övgüleri, şişen ego ve gerçekçi olmayan beklentiler, rekabetin had safhada olduğu bir çalışma ortamına ya da ateş pahası ev fiyatlarının ve artan sağlık giderlerinin doğurduğu ekonomik bunalıma hazırlanıyor. Neşeli bir çocukluğun ardından, Ben Nesli, daha az kazanabilmek için daha çok çalışıyor…”.

Y Neslinin Farklılaşan Özelikleri

Neslin bireyleri henüz doğmadan takibe başlanılan, Avustralya ve ABD’de bizzat resmi takibe tutulan ilk nesildir. Bebek Patlaması Nesli ile başlanan toplumsal mühendislik çalışmaları, eğitim, ekonomi, aile hukuku, sağlık alanında genişletilerek devam ettirilmiştir

Özellikle ABD ve Avrupa Birliği ya da göç alma oranı yüksek olan Avustralya, Kanada, Güney Afrika gibi ülkelerde neslin bireyleri yoğun bir etnik farklılığın içinde büyüdü. Ailelerin birçoğunun çok kültürlü oluşu sebebiyle yaşam biçimlerinde birçok kültürün etkisini görebilmek mümkün hale geldi. Irk, din, kültür ve cinsel yönelimler konusunda yapılan araştırmalar bu neslin özellikle bebek patlaması nesline oranla daha toleranslı olduğuna dair kanıtlar sunmuştur. Nesil, ırkın, dinin ya da kültürel kimliğin varlığını reddetmiyor, farklılığın olduğunu ancak bunun yaşamsal bir önemi olmadığını düşünüyor. Pew Araştırma Merkezi tarafından değişik yaş gruplarına yapılan araştırmalarda, X Nesli bireylerinin kıtalararası evlilik konusunda endişelerinin kendi kültürlerinin ve yaşam tarzlarının zarar görmesi endişesi olduğunu söylerken; Y Nesli yaş grubu endişelerinin vatandaşlık kazanma süreçleri ve mesafeler olduğunu ifade etmiştir.

Y nesli gönüllü çalışmalar ve sosyal sorumluluk konusunda 2007 gönüllülük raporlarında X nesli ve Patlama nesli üyelerine oranla %81 daha duyarlı. Cone Inc.’ in 2006 yılı çalışmalarında neslin bu katılımları sonucu, öz-saygılarını arttırdıkları, içinde yaşadıkları çevreyi daha iyi tanıdıkları ve saygınlık elde ettikleri cevaplarını kendilerinden edinmişlerdir. Gönüllü çalışmaları, bireyselliğini diğer bireylere sunmanın ve onlarla bir araya gelmenin bir yolu adeta bir sosyal ağ olarak görmelerinin de bu oranların yüksek olmasının bir sebebidir

X Nesli, “.net” nesli olarak adlandırılmıştı. Kişisel bilgisayarların her eve girmesi, internet erişimi, web portalları X Nesli’nin geç dönemlerinin bizzat yaşadığı köklü değişikliklerdendir. Ancak Y Nesli’yle birlikte teknoloji cepte taşınabilir hale gelmiştir. Ortaya çıkan tartışmaları Twenge şöyle özetliyor, “… bir şeyi ilk kez deneyen nesil olmak çok fazla anlam taşımıyor. Bebek patlamasıyla doğanlar da ilk televizyon nesliydi ama sonraki nesillerin televizyona bağımlılıkları onlardan daha belirgin.”. Bu anlamda cep bilgisayarlarının ve akıllı telefonların, sosyal ağlar ile etkileşimli çalışan bu cihazların yoğun ve yaygın bir biçimde kullanıldığı dönemde Y Nesli’nin teknolojiye daha yatkın olduğu ortaya çıkacaktır. Y Nesli bilgiye hızlı erişmeye ve onu kullanmaya önem veriyor. X Nesli teknolojiyle olan ilgisini iş yeriyle ya da ev yaşamıyla sınırlı tutarken, Y Neslinin hayatının neredeyse her anında teknoloji mevcut.

Y Nesli’nin Yetiştirilme Şekli

X Nesli, kendisini yetiştiren “Patlama Nesli” ebeveynler gibi olmak yerine, çocuğuyla arkadaş gibi olmayı tercih eden bir nesil olarak öne çıktı. Aile çalışmaları uzmanı Billingham, “Anne ve babalar bundan sonra “anne ve baba” olmak istemiyorlar, çocuklarını sevmek ve en güvendikleri arkadaşlarıymış gibi onlara yol göstermek istiyorlar.” diyor.

Strauss ve Howe’un ise yıllar öncesinde “yeni en mükemmel nesil” olarak tanımladığı bu çocuklar Amerikan tarihinde ki G.I. Joe nesli gibi vatansever, birlik içinde yaşayan ve tüm dünyayı genel bir iyilik haline taşıması beklenen özverili çocuklar olacaklardır.

Anne ve babalar evliliğin, doğum kontrol yöntemlerinin, kürtajın özgürce uygulanabildiği bir dünyada doğum tarihlerini bile astrolojik inanışlarına uygun olarak belirledikleri “Y Nesli bebeklerini” ilk istenen çocuklar olarak dünyaya getirdiler. Tarihin en büyük popülasyonuna sahip olan neslin henüz doğmadan birçoğunun odası, oyuncakları hazırdı, daha önce doğumdan hemen sonra koyulan isimleri çoğu zaman öncesinde belirlenmişti, X Nesli’nin “kimseye güvenmeme” eğilimi, farklı doktorlara, aile danışmanlarına ve okul öncesi kurumlara danışılarak çocukları için en iyisini bulmayı amaçlayan bir anlayış getirmiştir. Douglas ve Michaels’in annelik ve çocuk bakımı üzerine yazdıkları danışman kitap The Mommy Myth anneleri “çocuğun daha doğmadan bir kişiliğe sahip oldukları”na ikna etmeye çalışmakta ve çocuk odası tasarımlarını “bu bizim çocuklarımızın etrafındaki narsistliğimiz…” olarak tanımlamıştır.

Aileler çocuklarının da görüşlerini alıyor, onları güvenmedikleri bir dünyanın güvenilir dostları olarak görüyor ve kendi kararlarını kendisi vermesi adına teşvik ediyorlar. Gelişmekte olan öz-saygı davranışlarıyla birlikte Y Nesli özel olduğunu, kendisiyle gurur duyması gerektiğini ve yaptığı davranışların kendi kişiliğini ve benzersizliğini gösteren özellikleri olduğunu düşünüyor.

Henüz anaokuluna giderken kendi kıyafetlerini seçen çocuklar, büyümeye başladıklarında ailelerine hangi arabayı alacakları veya nerede yaşayacakları konusunda fikir veriyor. Sun-Times’daki bir makalede bir grup ergen ve aileleri üzerine yapılan araştırmada, bir kız çocuğunun babasının yeni işine karar vermesine yardım ettiği; bir diğer gencin de ev dekorasyonu ve elektronik eşya alımıyla ilgili kararları verdiği ortaya çıktı. Ergenlerin %40’ı aile kararlarıyla ilgili fikirlerinin çok önemli olduğunu düşünüyor. Bir ailenin iki kızı, anne ve babasını ikinci arabalarını alma konusunda ikna etti. Kızların annesi Christine Zapata, “Kızlarıma her zaman kendi fikirlerini söylemelerini öğütledim. Ama sanırım bazen kendi kazdığım kuyuya düşüyorum” diyor.

Y Nesli’ne düşüncelerinin ve hislerinin farklı olduğu aşılanmıştır. Okulların, ailelerin ve medyanın özsaygıyı eğitim kavramının merkezine koymasıyla bireyin “sorgulanmayan önemi”ni ve gençlerin geleceğe yönelik “sınırsız iyimserliklerini” yüceltmiştir.

Neslin, ebeveynleri X Nesli ya da son dönem Patlama Nesli olmuştur, ancak okul ya da medya vasıtasıyla alınan eğitimde genellikle Patlama Nesli’nin bireyleri etkindir. Y Nesli, X’ten kötü sözler söylememesini, küfür etmemesini, dürüst ve onurlu yaşamasını öğütleyen sözcükler duyarken; Patlama Nesli’nin yaşadığı hayatın; farklılıklarını, yüceltilen gençliğini, heyecanını belki biraz da abartılmış bir biçimde medyadan dinlemektedir.

1993’te ABD’de başkanlık koltuğuna oturan Bill Clinton, yeni neslin şekillendirilmesine sahip çıkan bir oluşumla devreye girmiş bir Bebek Patlaması Nesli mensubudur. Yeni Demokratlar olarak tanımladığı partisinde gençlik çalışmalarını başlatmıştır. Politik kimliklerinden arındırılmış ve tüketim odaklı yetiştirilmiş bir nesil olduğu iddia edilen Y Nesli için Clinton’un “üçüncü bir yol” politikası uygun bir seçim olarak görülmüştür. Politikanın ideolojilerden arınmış ve kişinin kendisini ifade edebileceği bir araç olmaktan uzak tutulmuştur. Y Nesli gençliği ise medyanın etkisiyle “echo boom” olarak tarif edilen, “yüksek nüfuslu bir neslin alım heyecanı” olarak tanımlanan sürece girmiştir. Clinton’un ABD seçimlerinde kullandığı “rozetler” bu sembolik sahip olmanın eserlerinden birisidir. 2001 yılında Clinton’un yönetimi George W.Bush’a teslim etmesiyle, demokrat partinin gençlik politikaları hükümetin programından çıkarılmış, neslin gelişimine dair tüm işleyiş kendi haline bırakılmıştır.

Kıyafetler, saç şekilleri, dinlenen müzik ve tüm bunlara sahip çıkan ve dilediği her şey olmakta özgür bırakan bir ortam içerisinde ABD ve etkisi altında ki Avrupa, Avustralya kıtalarında dönemin en yüksek ekonomik arzlarını oluşturmayı başarmışlardır. Yükselen ekonomik beklentiler sebebiyle artan enflasyon oranları ve yaşanan ekonomik krizler bu neslin en yüksek genç-işsiz oranlarına ulaşmasına sebep olmuştur. Bunların sonucunda 2011 yılında ABD’de sonrasında ise Kanada’da ve bazı ülkelerde Occupy! (İşgal et!) hareketleri gelişmiştir. Bunların işsizlik ve ekonomik hareketlerle mi yoksa gençliğin genel bir memnuniyetsizlik içinde olması sebebiyle mi geliştiği tartışma konusu olmakla birlikte, spontane gelişmesi, liderin ya da ideolojinin hatta bir grubun dahi bulunmaması sebebiyle bir “gençlik hareketi” olarak tanımlanamayacağı ifade edilmiştir.

Neslin gençliğine atıfta bulunan bazı kaynaklarda ismi, Bumerang Nesli ya da Peter Pan Nesli olarak adlandırılmıştır. Bu etiketin sebebi geçmiş nesillere oranla bu neslin ailesiyle daha uzun süre yaşaması ve zaman zaman yüksek konut/kira bedelleri, pahalı eğitim giderleri, ebeveynlerin yanında nispeten yüksek refah yaşama imkanının bulunması sebebiyle Y Nesli’nin bireylerinin eve dönmeleri sebebiyledir. Aynı zamanda katıldıkları politik aktivitelerde de benzeri bir durumu görmek mümkündür, üniversiteler ve gençlik üzerine araştırmalar yapan Kelley, bir kamp üzerine uyguladığı çalışmasında, üniversitedeki problemini anne ya da babası vasıtasıyla çözmeye çalışan öğrenciler, profesörlerle çocuklarının durumunu ve notlarını görüşen ebeveynlerden bahsetmiştir. Bu alandaki bir bilimsel çalışma örneğini Georgia Üniversitesi’nde aileler ve cep telefonu kullanımına yönelik yapılmış bir çalışmada Mullendore’un cep telefonuna ilişkin yaptığı “dünyanın en uzun göbek bağı” tanımlamasında görebiliyoruz. Türkiye’de Occupy Wall Street benzeri bir hareket olarak gösterilen Gezi Parkı Eylemleri sırasında yapılmış bir anket çalışmasında ise gençlerin %60’ının eyleme ailelerinin bilgisi dahilinde geldiği ölçülmüştür. Bir başka nokta ise direnişin ilerleyen günlerinde ailelerin de parka gelişi ve eylemlere çocuklarının yanında katılmasıdır. Nesiller konusunda çalışmalar yapmış olan Evrim Kuran bir dergiye verdiği röportajında ebeveyn ve çocuk ilişkisini şu şekilde anlatmıştır: “Y nesli için anne-baba sonsuza dek en iyi arkadaş, ölümüne kanka. Bizim zamanımızdaki gibi değil. Sadece eyleme giderken değil, her işinde böyle, hep anasına babasına danışıyor. Birlikte çalıştığım şirketlerde, bu gençlerin ailelerini işin içine soktuğunuz zaman, motivasyon bir anda tavan yapıyor.”

Neslin ilk bireyleri 30lu yaşlarına yaklaşmış olsa da Bringham Young Üniversitesi’nde yapılan bir çalışma bu neslin “yetişkinlik” tanımına farklı bakış açılarının olduğunu belirlemiştir. Araştırmanın ortaya çıkardığı sonuç “büyümeye karşı” ve “erken yetişkinlik” olgusuna karşı çıkan yetişkinliği yaş ile değil evlenme, çocuk sahibi olma gibi “yetişkinliğe ait ritüelleri” gerçekleştirme olarak kabul eden bir nesil olduğudur. Çalışmada bulunan Dr.Larry Nelson bir gazeteye yaptığı açıklamasında “çocukluğu, gençliği ve yaşlılığı öteleyen bir anlayışın varlığını da şu şekilde açıklıyor “geçmiş nesiller olanları hep aşama aşama gerçekleştirdi, bir iş bulur ve onda kalıcı olurdunuz, ardından çabucak evlenir ve yuvanızı kurardınız. Gençlerin bunun sonucunda ilerlemeyen kariyer basamakları, boşanmış çiftler ve mutsuz insanları görerek aynı iş fırsatlarını defalarca ölçüp tarttıkları gibi evlilik için de benzeri dikkatli adımları atıyorlar, bu onların çok geç yaşta evlenmelerine neden olsa bile…” demiştir.

Y Nesli ve Toplumsal Hareketler

Her nesil tecrübe ettiği durumlar ve olaylar biçiminde bir bakış geliştirir. Y Nesli tarafından tecrübe edilen toplumsal olaylar genellikle terör faaliyetleridir. Y Nesli, örnekleri ikiz kuleler saldırısı ya da dünyanın birçok şehrinde yaşanan canlı bomba saldırıları gibi terör saldırılarının yanı sıra, kendi yaşıtlarının yaşattığı okul saldırılarına da şahit olmuştur. Diğer nesillerle yapılan karşılaştırmalarda, daha depresif olarak tanımlanan bu nesil 1. Ve 2. Dünya Savaşı’nı yaşamış neslin %1-2 aralığında seyreden depresyon oranının karşısına %21’lik bir oranla çıkmıştır.

Strauss ve Howe, bu neslin “krizler” dönemine doğmasını beklerken bu krizin muhtemelen hükümetlerin, kurumların ya da sistemlerin baştan dönüşümünün yaşanacağı “devrimsel” bir hareket üzerinden gerçekleşeceği önerisinde bulundu. Bu kriz devrinde nesil bireyleri birbirlerine bağlılık kazanacak, geleceği oluşturmada özverili, vatansever bir pozisyon elde edecek ve kendisinden sonra gelmesi beklenen neslin yeni bir dönem açmasına fırsat verecekti.

Neslin, doğuş dönemlerine ait olan 1999-2002 yılları ABD ve AB ile bunlarla ilişki içinde olan ülkelerde meydana gelen ekonomik krizi yaşadı. Kapitalist ekonominin sınandığı bu kriz birçok hükümetin değişmesine ve kurumların yeniden yapılandırılmasına sebep oldu. Ardından gelen Afganistan ve Irak savaşları ise tam da Strauss ve Howe’un teorisinde “kriz” durumunun yaşanması için gerekli ortamı yaratmış oldu.

Ancak hem ekonomik hem de sosyal kimlik araştırmalarında elde edilen veriler bu neslin krizler ile birbirlerine daha çok bağlanması ve kendisini grubuna adayan bir topluluk yaratmadı. Çözülme döneminin etkileri devam etmeyi sürdürdü, askere katılım oranları düşerken, psikolojik şikayetlerin arttığı gözlendi, bir okyanus hatta bazen bir sınır hattı ileride savaş devam ederken, yükselen tüketim oranları gözlendi.

Kurumların birbirlerine daha bağlı ve bağımlı olduğu şu anki ekonomik düzende 1999 krizini ya da gelmesi muhtemel diğer ekonomik sıkıntıları Büyük Bunalım ile karşılaştırmak ya da ona benzetmek gerçekçi olmayacaktır. Açlığa teslim olmuş şehirleri, büyük kentlerden toplu göçleri, yağmaları ve ölümleri bu ekonomik krizde görmedik. Kriz bittiğinde kimse krizi hatırlamıyordu. Krizin etkileri elbette basit değildi ancak bir neslin hayatında korkunç bir nokta yaratmadı, aksine daha tutumlu ve sert politikalar eşliğinde neslin tüm hayatını etkileyecek sonuçları ortaya çıkardı.

Barınma, sağlık harcamaları, eğitim masrafları ve vergiler 2002 yılından bu yana %15 ile %25 arasında değişen oranlarda artış gösterdi, buna oranla işçiler ve memurların gelirlerindeki değişim ise %9 civarında.

Benzeri bir örnek yine toplumsal bir olay örneği Afganistan ve Irak savaşlarıdır. Y Nesli’ne referans olarak söz edilen G.I. Nesli’nin en belirgin özelliği II. Dünya Savaşı sonrası toplumsal hayatı yeniden yaratmış olması ve bu savaşlarda ya da ardından gelen iç savaşlarda gösterdiği özveri ve vatandaşlık bağlılığıdır. Kilometrelerce ötesinde olmasına rağmen Amerika için hükümetlerin devrilmesine kadar gidecek süreci yaratan, çiçek çocuklar nesline ve 68 olaylarını yaratan sürece dönüşecek Vietnam Savaşı bugün ondan çok daha uzun sürmüş ve etkileri daha geniş bir coğrafyayı etkilemiş olan Afganistan ve Irak Savaşı’nın etkilerinden daha fazla olmuştur. Ancak Y Nesli’ nden beklendiği gibi orduya katılım oranları artmadı ya da savaş karşıtı eylemlerde neslin yoğun katılımı olmadı. Bunda medyanın savaş görüntülerini ölçülü ve hükümet kontrolünde kısıtlayarak sunmasının da etkisi vardır.

Deloitte tarafından 2017 yılında altıncısı gerçekleştirilen ‘Y Kuşağı Araştırması’na göre, başta EMEA (Avrupa, Ortadoğu ve Afrika) bölgesi olmak üzere, dünyanın dört bir yanında meydana gelen saldırılar, politik gerginlikler, Brexit, çekişmeli ABD seçimleri ve ekonomik belirsizlikler Y Kuşağı çalışanlarının güveninin sarsılmasına sebep oldu. Araştırma sonuçları, Y Kuşağı’nın çalkantılı bir yılın ardından, geleceklerinden ve ülkelerinin gidişatından endişe duyduklarını; bu nedenle, kendilerini güvende hissettikleri işlerinden ayrılma konusunda daha az istekli olduklarını ortaya koyuyor.

Türkiye’de Y Kuşağı dünya geneline göre gelecekten daha umutlu!

Gelecek 12 ay içerisinde ülkelerinin ekonomik durumunun daha iyiye gideceğine inanan Y Kuşağı çalışanlarının oranı, globalde %45 iken, Türkiye’de %59. Y Kuşağının globalde %36’sı, Türkiye’de ise %54’ü ülkelerindeki sosyal ve politik durumun, gelecek 12 ay içerisinde iyileşeceğine inandığını belirtiyor.

Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 30 ülkede, Y Kuşağı’ndan 8.000 çalışanın katılımıyla gerçekleştirilen araştırma, gençlerin finansal ve duygusal beklentilerine de ışık tutuyor. Gelişmiş ülkelerde Y Kuşağı’nın %36’sı finansal açıdan ebeveynlerinden daha iyi durumda olacağına inanırken, daha mutlu olacağını düşünenlerin oranı %31. Bu oran, Türkiye’deki Y Kuşağı’na bakıldığında sırasıyla %45 ve %37.

Endişe duyan Y Kuşağı, mevcut işine daha korumacı yaklaşıyor

Y Kuşağı’nın duyduğu endişe, mevcut işlerinde kalma kararları üzerinde de etkisini gösteriyor. Mevcut işyerlerinden 2 yıl içerisinde ayrılabileceğini düşünenlerin oranı Türkiye’de %46, globalde ise %38. Önümüzdeki 5 yıl içinde işlerinden ayrılmayı düşünenlerin oranı ise Türkiye’de %22 ve globalde %24.

Y Kuşağı çalışanları, kurumlarının toplumsal sorunlara odaklanmasını istiyor

Çalışma hayatına atılmış Y Kuşağı; iş dünyasını ve toplumu ilgilendiren birçok konuda kendini sorumlu hissediyor. Türkiye’deki Y Kuşağının %86’sı, globalde ise %76’sı genel anlamda iş dünyasının ve de kendi çalıştıkları kurumların, toplumda iz bırakmada etkili olduğuna inanıyor.

Esnek çalışma düzenine, Türkiye’deki Y kuşağı dünya geneline göre daha cesur bakıyor

İşsizlik, Türkiye’deki Y Kuşağı çalışanlarının %21’inin en çok endişe duyduğu konu olarak yer alıyor. Y Kuşağı’nın kendini güvende hissetme arzusu ‘freelance’ (sözleşmeli danışman)  ve tam zamanlı çalışmaya karşı bakış açısını da etkiliyor. Güvende hissetme ihtiyacına paralel olarak tam zamanlı düzenli bir işe olumlu bakma katsayısı artsa da (Türkiye’de %54), Y kuşağının freelance çalışma isteği hala hatırı sayılır oranlarda. Özellikle Türkiye’de bu oranın dünya geneline göre daha yüksek olduğu gözlemleniyor. Türkiye’deki Y Kuşağı çalışanlarının %40’ı, globalde ise %31’i ‘freelance’  çalışmayı tercih edeceğini belirtiyor.

Araştırmada öne çıkan diğer başlıklar:

Y Kuşağı çalışanları iş dünyası liderlerinden neler bekliyor? Gençler, iş dünyasında liderlerin kendilerini net bir şekilde ifade etmelerini, dışlandığını düşünen kesimlerin sesi olmalarını, görüşlerini tutkulu bir şekilde dile getirmelerini ve değişimler konusunda hızlı davranmalarını istiyor.

Z Kuşağı’nın yaratıcılığı ve yeteneklerine güven duyuluyor. Y Kuşağı çalışanları, kendilerinden sonra gelecek kuşağa karşı ümit duyuyor. Türkiye’deki katılımcıların %71’i, şu anda 18 yaş ve altındaki Z Kuşağı’nın iş dünyasındaki varlıklarının etkili olacağına inanıyor. Araştırmacının tüm katılımcıları genelinde ise bu oran %60.

Teknoloji, tehlikeleri ve fırsatları beraberinde getiriyor. Türkiye’deki Y Kuşağı çalışanlarının %38’i otomasyon, yapay zeka ve robot teknolojilerinin iş imkanlarını artıracağına inanıyor ve %58’i verimliliğin yükseleceğini düşünüyor. Teknolojinin ekonomik büyümeye etki edeceğini düşünenlerin oranı ise, Türkiye’de %56.

Not: Bu metin ağırlıklı olarak Tuna Çağlar TOPGÜL’ün 2015 yılında tamamladığı “Y Nesli Üzerine Sosyolojik Bir Analiz” adlı yüksek lisans tezinin ilgili kısımlarının özetlenmesi ve Deloitte’nin 2017 yılındaki çalışmasının özet kısmından oluşmaktadır. Kendilerine emeklerinden ötürü teşekkür ederiz.