Dünya tarihinde LGBT bireyler hep bir şekilde direnmek ve cinsel yönelimlerini özgürce yaşayabilmek için savaşmak zorunda kaldılar. Ancak LGBT direnişini resmileştiren ve LGBT Onur Yürüyüşlerinin önünü açan olaylar ve akabindeki ayaklanmanın adı STONEWALL oldu…
GZone sizler için Stonewall ayaklanmasının tarihçesini derledi. STONEWALL filminin gösterime girmesinin öncesinde, Haziran ayındaki #OnurDuyuyoruz isimli dergi sayımızda da yayınlanan Onur Özışık çeşitli kaynaklardan derlediği bu yazıyı sizlerle paylaşıyoruz.
İZLE: STONEWALL OLAYLARINDAN UYARLANAN FİLMİN FRAGMANI BURADA
Her yıl Haziran ayının sonlarında Dünya genelinde kutlanan ve Stonewall ayaklanmasının yıl dönümünde gerçekleştirilen, LGBT bireyler ve LGBT bireylere destek veren kişilerin katılımıyla gerçekleşen bir dizi etkinlikler ve törenler bütünüdür. LGBT topluluğunda onur yürüyüşü veya gey onur yürüyüşü gibi isimlerle de bilinir. Bir dizi etkinliklerin ve geçiş törenlerinin gerçekleştirildiği etkinlikler 1969 yılında New York’ta yaşanan Stonewall ayaklanmaları anısına gerçekleştirilmektedir.

STONEWALL AYAKLANMASI ÖNCESİ
Tarihçi Barry Adam’a göre II. Dünya Savaşı’nın getirdiği toplumsal değişim ile Amerika Birleşik Devletleri’nde birçok insan “savaş öncesi toplumsal düzeni sağlayarak değişimin etkilerini ertelemek” düşüncesi için coşkun bir istek hissettiler. Milletin antikomünizm düşüncesi üzerine vurgulanması ile dürtülen Senatör Joseph McCarthy, ABD hükûmeti, ABD Silahlı Kuvvetleri ve diğer hükûmet organları tarafından finanse edilen ajanslar ve kurumlardaki komünistleri keşfeden duruşmalar yaparak, millî bir paranoyaya yol açtı. Anarşistler, komünistler ile “gayrı-Amerikan” ve baltalayıcı olarak varsayılan diğer insanlar, güvenlik için risk olarak görülüyordu.
ABD Dışişleri Bakanlığı, eşcinsellerin şantaja meyilli olduklarını iddia eden bir teoriyi takip ederek 1950’de eşcinselleri bu listeye eklediler. Bir raporda ABD Dışişleri Bakanı Müşaviri James E. Webb, “Aleni sapıklık eylemleri ile ilgilenen kişilerde normal insanların duygusal istikrarının eksik olduğuna genel olarak inanılmaktadır” diye yazmıştır. 1947 ile 1950 arasında eşcinsellik şüphesinden dolayı 1700 federal iş başvurusu reddedildi, 4380 kişi ordudan ihraç edildi ve 420 kişi hükûmet işlerinden atıldı.
1950’ler ve 1960’lar süresince Federal Soruşturma Bürosu (FBI) ve polis teşkilâtlarında bilinen eşcinsellerin, en çok uğradıkları müesseseler ve arkadaşlarının listelerini oluşturdu, ABD Posta Hizmeti, eşcinselliğe ilişkin maddelerin gönderildiği adreslerin kaydını tuttu ve sonrasında devlet eşcinsellere hizmet eden barları mühürleyip, müşterilerini tutuklayarak yerel gazetelerde kötülenmelerini sağladı.
Eşcinsellere yönelik zulüm, devletin geyleri mahalleler, parklar, barlar ve plajlardan kovmak için şehirler “sweeps” (temizlikler) yapmasıyla da devam etti. Öteki cinsiyetin kıyafetlerini giymek yasaklandı ve üniversiteler, eşcinsel olduğundan şüphelenilen eğitmenleri işlerinden çıkarmaya zorlandı. Binlerce gey ve lezbiyen kişi kamusal ortamda aşağılandı, fiziksel olarak taciz edildi, işlerinden atıldı, tutuklandı ya da akıl hastanelerine kapatıldı.
1952’de Amerikan Psikiyatri Birliği eşcinselliği, bir sosyopatik kişilik bozukluğu olarak Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı (DSM) listesine ekledi. 1962’de yapılan ayrıntılı bir çalışma, bozukluğu travmatik veli-çocuk ilişkilerinden dolayı karşı cinse karşı hissedilen patolojik, gizli bir korku olarak tanımlayarak onun listede yer almasını gerekçeledi. Bu görüş tıp mesleğinde çok yaygın ve etkiliydi. Bununla birlikte 1956’da Evelyn Hooker, bir çalışmada kendini eşcinsel olarak tanımlayan erkeklerin mutlulukları ve iyi ayarlanmış mizaçlarını, heteroseksüel erkeklerinki ile karşılaştırıp herhangi bir fark bulamadı. Onun çalışması tıp toplumunu afallattı ve Hooker, birçok gey erkek ve lezbiyen için kahraman oldu; ancak eşcinsellik 1973’e kadar DSM’den kaldırılmadı.
Bu eğilime karşılık olarak, eşcinsellerin toplumsal davasını ilerleten ve tutuklanmaktan korkmayan geyler ve lezbiyenler için kaynaşma fırsatları sağlayan iki tane birbirinden bağımsız dernek kuruldu. Los Angeles bölgesinde yaşayan eşcinseller 1951’de “Mattachine Society” isimli derneği, komünist eylemci Harry Hay’in evinde
kurdular. Derneğin amaçları eşcinselleri bir araya getirmek, onları eğitmek, onlara öncülük etmek ve “cinsel sapıklar”a hukukî sorunlarda yardım etmekti. Radikal yaklaşımından dolayı büyük direniş ile karşılaşması nedeniyle Mattachine Society, 1953’te vurgusunu asimilasyon ve saygınlıkla değiştirdi. Dernek, geyler ve lezbiyenlerin heteroseksüeller gibi normal insanlar olduklarını ispat ederek eşcinsellik hakkında daha çok düşünce sahibi olunulması amacına dayandı. Çok zaman geçmeden de San Francisco’da birkaç kadın, salonlarda toplanarak lezbiyenlere yönelik Daughters of Bilitis (DOB)’i kurdular. DOB’yi kuran sekiz kadın özgün olarak dans etmek için tehlikesiz bir yere sahip olmak amacı ile toplanmalarına karşın, DOB büyüdükçe Mattachine’ye benzer amaçlar geliştirdi ve üyelerinin genel topluma aykırı olmamalarını arzu ettiler.

1953’te hükûmet baskısına karşı ilk itirazlar yapıldı. “ONE” adlı bir örgüt, Postane’nin göndermekte direndiği ONE, Inc. dergisini yayımladı. Sade kahverengi ambalaj kâğıtlarının içinde gönderilen dergi sayısı, heteroseksüel evliliklere giren eşcinseller hakkında idi; Postane bunun müstehcen olduğunu bildirdi. Neticede bu dava ABD Yüksek Mahkemesi’ne taşındı; sonuç olarak da One, Inc.’in ABD Posta Hizmeti ile sayılarını gönderebileceği kararı verildi.
Homofil örgütlerinin (o dönemdeki gey örgütlerin adı) sayıları artarak Doğu Yakası’na yayıldıkça daha da cesur bir hal aldılar. Frank Kameny, Washington, D.C.’nin Mattachine’sini kurdu. O eşcinsel olduğu için ABD Silahlı Kuvvetleri Harita Hizmeti’nden atılmıştı ve görevine geri alınmak için açtığı davanın sonucu olumsuzdu. Kameny, eşcinsellerin heteroseksüellerden farklı olmadıklarını yazarak çabalarını ruh sağlığı uzmanlarına iletmeyi hedefledi. Afroamerikan sivil haklar hareketi tarafından esinlenmiş
Kameny, 1965’te Beyaz Saray ve diğer hükûmet binalarının önünde istihdam ayrımcılığına karşı bir grev düzenledi. Bu grevler, başta Mattachine ve DOB’nin bazı önderleri olmak üzere, birçok eşcinseli şaşırtmıştı. Aynı zamanda sivil haklar ile feminist hareketleri tarafından düzenlenen ve Vietnam Savaşı’na karşı yapılan gösteriler, 1960’lar boyunca önem, sıklık, şiddet ve polis kuvvetleri ile yaşanan çatışmalar sayısı bakımından artıyordu.
Çok az sayıdaki küçük gey toplulukların dış kenarlarında cinsiyet beklentilerine meydan okuyanlar vardı. Bunlar efemine erkekler ile maskülen kadınlar ya da ya yarı zamanlı ya da devamlı olarak kadın gibi giyinen ve yaşayan biyolojik erkekler ile erkek gibi giyinen kadınlar idi. Çağdaş nomenklatür onları travestiler olarak tanımladı ve cinsel azınlıkların en görünür temsilcilerinden oldular. Onlar da Mattachine Society ve DOB’nin eşcinsellerin saygıdeğer ve normal insanları olduklarını gösteren özen ile biçimlenen imajı konusunda çeliştiler. Mattachine ve DOB, karşı cinsin giysilerini giymekten dolayı tutuklanmalarının, homofil örgütlerinin mücadelelerine paralel olduğunu varsaydılar; onlara benzer fakat onlardan belirgin olarak ayrı. 1966’da drag queenler, fahişeler ve travestiler San Francisco’daki Compton’s Cafeteria’da oturduklarında polisler, kadın gibi giyinen erkekleri tutuklamak için geldi. Bir ayaklanma oluştu. Kafeteryanın sahipleri bardaklar, tabaklar ve çay tabaklarını atarak restoranın cephesindeki çekme cam pencerelerini kırdı ve birkaç gün sonra yeni pencereler konulduktan sonra geri gelip tekrar pencereleri kırdılar. Profesör Susan Stryker, Compton’s Cafeteria ayaklanmasını “cinsel yönelim ayrımcılığı eyleminden çok, bir transgender ayrımcılığı eylemi” olarak tanımlıyor ve ayaklanmayı, homofil örgütlerinin önemini azalttığı cinsiyet, ırk ve sınıf sorunlarına bağlıyor. Ayaklanma, San Francisco’daki transgender eylemciliğin başlangıcı oldu.

STONEWALL AYAKLANMASINA DOĞRU
1.Dünya Savaşı’ndan sonra askeriyeye katılan birçok erkek ve kadın, büyük şehirlere taşınma fırsatından yararlandı ve New York’un Greenwich Village ve Harlem mahalleri büyük gey ve lezbiyen nüfuslarına sahip oldular. Bir gazete makalesinde “kısa saçlı kadınlar ve uzun saçlı erkekler” olarak tanımlanan geyler ve lezbiyenlerin yaşadıkları yerlerde ondan sonraki yirmi yıl boyunca kendi belirgin alt kültürü geliştirildi. Dönemdeki içki yasağı gey müesseselerine kasıtsız olarak avantajlar sağladı, zira alkollü içki içmek ahlâksız olarak sayılan diğer hareketler gibi ancak gizlice yapılabilen bir şey oldu. New York Şehri, kamu ve özel iş kuruluşlarda eşcinselliği cezalandıran yasaları yürürlüğe soktu; ancak alkol çok rağbet gördüğü için çok sayıda geçici speakeasy ve empromptü içme kuruluşu vardı ve yetkililer bunların hepsini denetlemekte zorlanıyordu.
1950’lerin sosyal baskısı, Greenwich Village’de bir kültürel devrim ile sonuçlandı. Sonradan “Beat” şairleri olarak bilinen bir takım şair anarşi, uyuşturucu ve hedonistik keyifler hakkında yazılar yazdılar. Bunlardan ikisi Allen Ginsberg ile William S. Burroughs (her ikisi de Greenwich Village’de oturuyorlardı) eşcinsellik hakkında da yazdılar. Onların eserleri hem acıyıcı, liberal düşünceli kişileri hem de bir topluluk arayan eşcinsellerin ilgilerini çekti.
1960’ların ilk yıllarına kadar belediye başkanı Robert F. Wagner, Jr., 1964 Dünya Fuarı için hazırlanırken şehrin imajı hakkında bilgi edinmek istedi. Onun buyruğuna göre New York Şehri’ndeki bütün gey barların yok edilmesi kuralı tam olarak yürürlükteydi. Şehir, bu barların içki satma ruhsatlarını feshetti ve gizli polis memurları, mümkün olduğu kadar eşcinseli tuzağa atmaya çalıştılar. Gizli memurlar bir bar ya da bir parkta buldukları biri ile sohbet ederdi; eğer bu sohbette, onların mekandan birlikte ayrılma olasılığı varsa ya da eğer memur adama bir içecek ısmarlarsa o adam fuhuşa teşvikten dolayı tutuklanırdı. New York Post’ta yayımlanan bir makale, bir spor salonunun soyunma odasında bir memurun pantolon ağını tutarak inlemesi üzerine salonda bulunan birinin iyi misin diye sorması üzerine bu adamın polise iyi olup olmadığına dair soru sorduğu için tutuklanmasını anlattı. Bu kadar nahoş davaları savunan oldukça az avukat vardı ve bu avukatların bazılarının maaşları da tutuklayan memurca ödenirdi.
Mattachine Society, yeni seçilen belediye başkanı John Lindsay’in New York’taki polis tuzağı kampanyasına son vermesini başardılar. New York State Liquor Authority (“New York Eyâleti İçki Müdürlüğü”; SLA) ile daha zor geçindiler. Eşcinsellere hizmet etmeyi cezalandıran herhangi bir yasanın bulunmamasına rağmen mahkemeler, “ahlâksız” olma olasılığı olan şirketlerin içki satma ruhsatlarını verip kaldırmanın takdirini SLA’ya verdi. Greenwich Village’in büyük gey ve lezbiyen nüfusuna rağmen barların dışında bunların taciz ya da tutuklanmaya uğramadan toplanabildikleri çok az yer var idi. 1966’da New York’taki Mattachine branşı Greenwich Village’deki geylerin uğradığı Julius isimli bir barda eşcinsellerin uğradıkları ayrımcılığı tanıtmak için bir “sip-in”[dipnot 2] eylemi düzenledi.
Geyler ve lezbiyenlerin uğradıkları barların hiçbiri eşcinsellere ait değildi. Neredeyse hepsi organize suç gruplarına aitti ve onlar tarafından denetlenirdi; bu sahipler düzenli olarak uğrayanlara kötü davranır, içkilerini sulandırır ve içkiler için yüksek fiyatlar isterdi. Bununla birlikte devamlı polis baskınlarını önlemek için polise para öderlerdi.
51 ve 53 Christopher Street adresinde bulunan Stonewall Inn, şehirdeki birçok diğer müessese gibi Genovese ailesi’ne aitdi. 1966’da Mafya’nın üç üyesi, eskiden heteroseksüellere yönelik bir restoran ve gece kulübü olan Stonewall Inn’i bir gey bara dönüştürdü ancak Stonewall Inn’in içki satma ruhsatı yoktu; buna karşılık haftada bir kez bir polis memuru, rüşvet olarak para dolu zarflar alırdı. Bar fahişelik için kullanılmamasına karşın uyuşturucu satışları ve diğer “nakdi işlemler” yer alırdı. Dans etmenin serbest olduğu gey erkeklere yönelik New York Şehri’ndeki tek bar haline geldi; bir gey bar olarak yeniden açılmasından beri dans etmek mekanın ana cazibesi olmuştu.
1969’da Stonewall Inn’i ziyaret edenler, kapının içinde bir gözetleme deliği ile onları gözden geçiren bir fedai tarafından karşılanırdı. Alkol almanın kanunî olarak geçerli olduğu yaş 18 idi, ve “Lily Law”, “Alice Blue Gown” ya da “Betty Badge” gibi isimler ile bilinen gizli polisi bilmeyerek içeriye almaktan kaçınmak için ziyaret edenler ya kapıcı tarafından bilinmeleri ya da gey gözükmeleri gerekiyordu. Hafta sonlarında giriş fiyatı 3 dolardı; bunu ödeyen müşterilere karşılıklı olarak iki tane içecek alabilmelerini sağlayan iki tane bilet verilirdi. Müşterilerin, barın özel bir “şişe kulübü” olduğunu ispat etmek için bir kitapta imzalarını vermeleri gerekiyordu, fakat gerçek isimlerini neredeyse hiçbir zaman yazmazlardı. Stonewall’da iki tane dans pisti vardı; içerisi siyah boyalıydı, böylece çok karanlıktı ve jel ya da siyah ışıklar kullanılıyordu. Eğer polisi görürlerse normal beyaz ışıkları açıp herkesin dans etmeyi ya da birbirine dokumayı durdurmalarını gerektiğine işaret ederlerdi.Barın arka tarafında “queen” (kraliçe)’ler tarafından uğranan daha küçük bir oda vardı; makyaj yapan ve saçıyla oynayan (fakat erkek kıyafetlerini giyen) efemine erkeklerin gidebildiği iki bardan biriydi. Sadece birkaç tane travesti ya da tam olarak kadın kıyafetini giyen erkekler fedai tarafından girme izni alıyordu. Müşterilerin “yüzde 98’i erkek” idi, fakat bazen lezbiyenler de barı ziyaret ederdi. Stonewall’ın yakınlarında bulunan Christopher Park’ta uyuyan daha genç, evsiz ergenler, müşterilerin onlara içecekler almaları için bara girmeye çalışırlardı. Müşterilerin yaş aralığı geç yeniyetmelikten erken otuzlarına, ve ırk çeşitliliği beyaz, siyah ve Hispanik insanların arasında eşit olarak yayılıyordu. Barın müşteri çeşitliliği, konumu, ve dans etme cazibesinden dolayı Stonewall Inn, birçok kişi tarafından “şehirdeki gey bar” (“the gay bar in the city”) olarak biliniyordu.
Gey barlarda sürekli polis baskınları yer alıyordu; ortalama ayda bir kez her bara bir baskın yapılırdı. Alkolün polis tarafından haczedilmesi olasılığına karşı birçok bar, işin en kısa sürede tekrar başlamasını sağlamak için barların arkasında bir gizli panelin içinde ya da sokağın aşağısına doğru park edilen bir arabada yedek alkol saklardı. Bar yönetimi, polis uyarılarından dolayı genellikle polis baskının yer alacağını biliyordu. Tipik bir baskında lambalar açılırdı ve müşteriler dizilip onların hüviyet cüzdanları denetlendi. Hüviyeti olmayanlar veya tam olarak kadın kıyafetlerini giyen erkekler tutuklandı, diğerleri ise gidebilirlerdi. Kadın kıyafetleri giyen erkekler dahil bazı erkekler, hüviyet olarak askerlik kartlarını kullanırlardı. Kadınların üç tane kadınsı giysi giymeleri gerekiyordu, ve eğer bu giysileri giymedilerse tutuklanırlardı. Genellikle barların personeli ve yönetimi de tutuklanırdı. Ayaklanmalardan önceki salı günü Stonewall Inn’de bir baskın dahil olmak üzere 28 Haziran 1969’dan hemen önceki dönem yerel barların sürekli olarak baskın edilmeleri ve Checkerboard, Tele-Star ve Greenwich Village’dakiler ve iki tane daha kulübün kapatılması ile işaretlendi.

STONEWALL AYAKLANMASI
28 Haziran 1969 Cumartesi günü, sabah saat 1:20’de koyu takım elbise giyen dört sivil polis, üniforma giyen iki devriye görevlisi, Dedektif Charles Smythe ve Müfettiş Yardımcısı Seymour Pine, Stonewall Inn’in çift kapısından girip “Polis! Yeri devralıyoruz!” (“Police! We’re taking the place!”) diye ilân ettiler.
Kamu Ahlâk Takımı dışarıda sinyal için beklerken iki gizli kadın polis ile iki gizli erkek polis, görsel delil toplamak için o akşam bara daha erken girdiler. İçerdeyken barın jetonlu telefonunu kullanarak Altıncı Polis Bölgesi (Sixth Precinct)’ni yardım için aradılar. Müzik kapatıldı ve ana lambalar açıldı. O gece barda aşağı yukarı 200 kişi vardı. Bir polis baskınını daha önce hiç görmemiş müşteriler neler olduğunu anlamıyordu, ancak ne olduğunu fark eden birkaç insan kapılara ya da tuvalet pencerelerine doğru koşmaya başladı. Polisler kapıları kapattı ve etrafı şaşkınlık kapladı.
Michael Fader’ın hatırladığına göre: “Her şey o kadar çabuk gelişti ki bilinmezlikte kaybolurdun. Birden bire polis geldi ve bardan çıkarılmak için sıraya girip kimliklerimizi hazırlamamız gerektiğini söylediler.’’
Baskın, diğer baskınlar gibi olmadı, o gece kadın gibi giyinenler memurlara eşlik etmemekte direndiler. Sıradaki erkekler kimliklerini göstermemekte direnmeye başladı. Polis, o anda barda bulunan herkesi polis merkezine götürmeye karar verdi ve barın arkasındaki bir odada travestileri ayırdı. Ailesi tarafından Steve olarak
bilinen Maria Ritter bir röportajında: “En büyük korkum tutuklanmaktı. En büyük ikinci korkum ise annemin elbisesi ile resmimin bir gazetede ya da bir televizyon raporunda çıkmasıydı” diye anlatır.
Polisler barın alkolünü mahkûm arabalarında taşıyacaklardı. Yirmi sekiz kutu bira ve on dokuz şişe ağır liköre el koydular, ancak mahkûm arabaları hâlâ varamadıkları için müşteriler, sırada 15 dakika beklemek zorunda kaldı. Tutuklanmayanlar ön kapıdan müsaade edildiler, ancak normalde olanın aksine meydanı hızlı şekilde terk etmediler. Bunun yerine dışarıda durup olayları izleyen bir insan kalabalığı oluşturmaya başladılar. Dakikalar içerisinde bazıları Stonewall’dan müsaade edilen, bazıları polis arabaları ile insan kalabalığına dikkat edip ilgisi çekilmiş olanlardan oluşan 100150 kişilik insan kalabalığı Stonewall’ın dışında toplanmıştı. Polislerin bazı müşterileri bardan dışarıya itmeleri ya da tekme atmalarına karşın polis tarafından müsaade edilen bazı müşteriler poz vererek ve abartılı bir şekilde polise selam vererek insan kalabalığı için numara yaptılar. Kalabalığın alkışı ise onları daha çok teşvik etmişti: “Bilekler bükülgen, saçlar taralıydı, ve alkışlara gösterilen tepkiler klasikti”
Görgü tanıklarının anlattıklarına göre, müfettiş Pine’ın hatırladığına göre ilk mahkûm arabası varınca çoğu eşcinsellerden oluşan insan kalabalığı, tutuklanan kişilerin sayısından en az on kat daha büyük idi ve herkes çok sessizdi. Telsiz iletişim kullanımında bir karışıklık, ikinci bir mahkûm arabasının varışını erteledi. Polisler, seyircilerin alkışları ile Mafya üyelerine ilk mahkûm arabasına doğru eşlik etmeye başladılar.
Onun ardından sıradan elemanlar da arabaya alındı. Bir seyirci “Gay Power!” (“Gey Gücü!”) diye bağırdı, birisi “We Shall Overcome” şarkısını söylemeye başladı ve insan kalabalığı, “büyüyen ve yoğunlaştırılmış düşmanlık” ile karıştırılan zevk ve genel hoş mizaç ile tepki verdi. Bir memur bir travestiyi ittikten sonra travesti, kalabalığın yuhalamaya başlaması ile onun kafasına el çantası ile vurarak tepki verdi.
Olay yerinden geçen yazar Edmund White, ayaklanmayla ilgili yazdığı makalede: “herkes huzursuz, sinirli ve canlı. Hiç kimsenin sloganı yok, tavrı bile yok, ama bir şeyler dönüyor” diye hatırlamıştır. Hâlâ barın içinde bulunan müşterilerin dövüldüklerini iddia eden bir rivayet insan kalabalığı arasında yayılınca bozuk paralar, sonra da bira şişeleri arabaya atıldı.’’ diye yazmıştır.
Kelepçeli bir kadın birçok kez bar kapısında beklemekte olan polis arabasına götürülmeye çalışılınca bir boğuşma başladı. Kadın defalarca kaçtı ve on dakika boyunca küfür ederek ve bağırarak dört tane polis ile mücadele etti. “Tipik bir New York butch’u” ve “bir ‘dyke’ – stone butch” olarak tarif edilen bu kadın, bir şahite göre kelepçelerinin çok sıkı olduğunu şikâyet etmesi üzerine bir polis tarafından kafasına baton ile vuruldu. Seyircilerin hatırladıklarına göre kimliği hâlâ bilinmeyen bu kadının seyircilere bakarak “Neden bir şey yapmıyorsunuz?” (“Why don’t you guys do something?”) diye bağırması kalabalığın savaşmasını teşvik etmişti. Bir memur onu kaldırıp arabanın arkasına attıktan sonra insan kalabalığı güruh hâline dönüp “çılgın” oldu: “İşte o anda olay yeri patlamaya hazır bir bombaya dönüştü”
Polis, kalabalıktaki bazı insanları zaptetmeye çalışıp birkaç insanı devirerek seyircileri daha çok kışkırttı. Polis, arabadaki kelepçelileri (bazı şahitlere göre kasti olarak) başıboş bıraktıktan sonra kelepçelilerin bazıları kaçtı.İnsan kalabalığı polis arabasını devirmeye çalışınca Müfettiş Pine, arabaların en kısa sürede geri dönmelerini emretmesi ile birlikte birkaç tane yırtılmış tekerliği bulunan o araba, iki tane diğer araba ile hemen meydanı terk etti. Bu gürültü, neler olduğunu öğrenen daha çok insanı çekti. Kalabalıkta bir insan, “polislere para ödemediler” (“they didn’t pay off the cops”) gerekçesi ile barın baskına uğradını iddia etmesinden sonra başka biri “onlara para vererek onları kovalım!” (“Let’s pay off the cops!”) diye bağırdı.
İnsan kalabalığı “Domuzlar!” (“Pigs!”) ve “Nonoş polisler!” (“Faggot cops!”) diye bağırırken bozuk paralar polislere doğru atılıyordu. Polislere bira kutuları atıldı ve polis sert çıkış yaparak kalabalığı kısmen dağıttı; insan kalabalığı sonra olay yerine yakın bir inşaat alanı bulup alandaki tuğla dizilerini keşfetti. 500-600 kişiye göre az kalan polisler, Stonewall’dan iki kapı uzak bir bardan ayaklanmalardan etkilenen halk müziği şarkıcısı Dave Van Ronk dahil olmak üzere bir sürü insanı gasp etti. Van Ronk’ın gey olmamasına rağmen savaş karşıtı gösterilere katılırken polis şiddetini yaşamıştı: “Bana kalırsa, polislere karşı koyan herhangi birisi bana göre tamamdı, o yüzden kaldım… Etrafında döndüğün her anda polisler bir tür rezalet çıkarmaya çalışıyordu.” İki tane kadın polis dahil olmak üzere on tane polis memuru, kendi güvenlikleri ile Van Ronk, Howard Smith (The Village Voice’ın bir yazarı) ile bir sürü kelepçeli tutuklunun güvenliklerini sağlamak için Stonewall Inn’in içerisinde barikat kurdu.
Ayaklanmaları anlatan çok sayıda açıklama, gösterinin hiçbir önceden var olan örgütü ya da belirli gayesi olmamasının altını çizer; yer alanların hepsi hazırlıksız idi. Michael Fader’ın anlattığına göre:
Hepimiz bu boktan sıkıldığımızı hissettik. Birinin başkasına söylediği somut bir şey değildi; aslında sanki yıllar boyunca biriken her şey o tek gecede ve o tek mekânda doruğuna ulaşmış gibiydi ve bu düzenlenmiş bir gösteri değildi… Kalabalıkta herkes asla geri dönmeyeceğimizi hissediyordu. Bardağı taşıran son damla gibi idi. O ana kadar bizden sürekli alınan bir şeyi geri kazanma zamanıydı… Her tür insan, her tür sebep, fakat çoğunlukla tam öfke, sinir, keder, her şey birleşti, ve her şey doğal akışını sürdürdü. Yıkımların çoğunu yapan polislerdi. Biz aslında içeriye dönmeye ve özgürlüğü keşfetmeye çalışıyorduk. Ve biz en sonunda özgürlüğe sahip olduğumuzu hissettik, ya da en azından özgürlüğü talep ettiğimizi gösterme özgürlüğüne. Geceleyin ezik bir şekilde dolaşıp onların bize zorbalık etmelerine izin vermeyecektik – ilk kez çok kuvvetli bir şekilde direniyorduk, ve esasen polisleri şoke eden budur. Havada bir his vardı; bizim layık olduğumuz geç kalmış özgürlük [sonunda geldi], ve onun için mücadele edeceğiz. Bu çeşitli şekiller aldı fakat sonuçta gitmeyecektik. Ve gitmedik.
Ayaklanmaların ilk gecesi çekilen tek fotoğraf, Inn’e yakın Christopher Park’ta yatan evsiz gençlerin polisler ile boğuştuğunu gösterir.Bir ay sonra yayımlanan Mattachine Society haber bülteni, ayaklanmaların neden yer aldıklarını izah eden kendi açıklamasını öne sürdü: “Stonewall Inn çoğunlukla, diğer eşcinsel sosyal buluşma yerlerine kabul edilmeyen ya da parası yetmeyen bir grup insana hizmet ederdi… Stonewall, bu çocukların evi oldu. Baskına uğrayınca onun uğruna savaştılar. Bu, ve şehirdeki en toleranslı ve açık fikirli gey yerinden başka kaybedecek şeylerinin olmaması, neden ayaklanmalarda yer aldıklarını anlatıyor.”
Binaya çöp tenekeleri, çöpler, şişeler, taşlar ve tuğlalar fırlatıldı, pencereler kırıldı. Şahitlerin iddialarına göre “flame queen”ler (çok gösterişli drag queenler), erkek fahişeler ve gey “sokak çocukları”, yani gey topluluğun en çok dışlanmış insanları, ilk fırlatılanlardan ve bir parkmetrenin kökünden sökülüp Stonewall Inn kapılarına karşı bir tür koçbaşı olarak kullanılmasından sorumluydu. Baskın esnasında “full drag” (“tam drag”) Sylvia Rivera, “Bu kadar sene boyunca bize bokmuşuz gibi davranmadınız mı?… Şimdi sıra bizde!… Hayatımın en harika anlarından idi.” diye hatırlıyor. Polis bir yangın hortumu alır iken güruh çöpü ateşe verip kırık camların içinden soktular. Su basıncı olmaması nedeni ile hortum, kalabalığı dağıtmakta başarısızdı; hatta kalabalığı teşvik ediyormuş gibi görünüyordu. Göstericiler, polislerin bara baskın etmelerini önlemek amacı ile bar sahipleri tarafından kontrplak ile kaplanan pencereleri kırıp geçtiklerinde, içerideki polisler tabancalarını kılıflarından çıkarttılar. Kapılar aniden açıldı ve polisler sinirli kalabalığın üzerine tabancalarını doğrultup ateş etmekle tehdit ettiler. Polislerin yanında duran The Village Voice yazarı Howard Smith, kendini güruh ya da polisten savunması gerektiğinden emin olmayıp bardan bir vida anahtarı alıp kendi pantolonun içine soktu. Barın içine çakmak gazı döken birisi görmüştü; gaz ateşe verilir ve polis nişan alır iken, siren sesleri duyuluyordu ve itfaiye arabaları varmıştı. Bu hamle 45 dakika sürmüştü.
Stonewall’ın içine hapsolmuş polisleri kurtarmak için New York Şehri Polis Departmanı’nın Taktik Kolluk Kuvvetleri (“Tactical Police Force”; TPF) varmışlardı. Bir polis memurunun gözü kesilmiş, birkaç diğer memur ise uçan molozlar tarafından berelenmişti. O gece köpeğini gezdirirken Stonewall’ın önünden geçen Bob Kohler, TPF’in varışına şahit olmuştur: “İşin eğlenceli kısmının bittiğini anlayabilmek için yeterince isyana katılmıştım… Polisler madara edildiler. Böyle bir şey daha evvel hiç yer almamıştı. Gelmiş geçmiş en kızgın hâllerinde idiler, çünkü kendileri dışında herkes ayaklanmıştı… ancak perilerin ayaklanmamaları gerekiyordu … hiçbir grup hiçbir zaman polisleri geri çekilmeye zorlamamıştı, yani kızgınlık derecesi muazzam idi. Demek istediğim, öldürmek istiyorlardı.” Kalabalık büyüyünce polisler, hapsedilmesi mümkün olan herkesi tutuklayıp, hapishaneye doğru giden polis arabalarına soktular; ancak Müfettiş Pine’ın anımsadığına göre “polis arabalarına ısrar ile girmeyen travestiler ile boğuşmalar başladı”. Onun anımsaması, sokağın karşı tarafından hadiseleri izleyen bir şahidin hatıraları ile doğrulanabilir. Ona göre “Boğuşanların kim olduklarına gelince bir tek travestiler görebildim, ve onlar çok öfkeli bir şekilde boğuşuyorlardı”.
TPF bir falanks oluşturdu ve yavaşça ilerleyerek ve kalabalığı geri iterek sokakları boşaltmaya çabalıyordu. Kalabalık, açık bir şekilde polisler ile alay etmeye başlamıştı. Kalabalıktakiler sevinç ile çığlık attı, hazırlıksız olarak “kick line” (“tekme sırası”) dansı yapmaya başladı ve The Howdy Doody Show’un tema şarkısının nakaratında şunu söylediler: “We are the Stonewall girls/ We wear our hair in curls/ We don’t wear underwear/ We show our pubic hairs” (“Biz Stonewall kızlarıyız/ Saçlarımız kıvır kıvır/ İç çamaşırı giymeyiz/ Pubik kıllarımızı gösteririz”). Lucian Truscott’ın The Village Voice’a verdiği raporda: “Mahaldeki durgun durum, kask giyen ve sopa taşıyan polislerin karşısında bir koro sırasının oluşması şeklinde gey ahmaklıkların yer almasına izin verdi. Sıra, tam kick rutinini başlayınca TPF tekrar ilerledi ve çığlık atan gay güçlerinden oluşan kalabalığı Christopher Street’in dışına iterek Seventh Avenue’a ittiler” diye yazmıştır. Polis baskını sırasında Stonewall’da bulunan bir katılımcı, “Polisler bize hücum ettiler, ve işte o anda bunu yapmanın faydalı olmadığını anlamıştım, çünkü [polisler] bir cop ile sırtıma vurdular” diye anımsamıştır. Diğer bir beyanda yazıldığına göre: “Ben o tek görüntüyü aklımdan bir türlü çıkartamıyorum. [Cop taşıyan] polisler ile öbür taraftaki ‘kick’ sırası. En hayret verici şey idi… Ve birden bire, tahminimce maçoluk ile alay eden o ‘kick’ sırası… Sanırım o anda kendimi öfkeli hissetmeye başlamıştım. Çünkü insanlar sopalar ile vuruluyorlardı. Neden? Bir ‘kick’ sırasından dolayı.”

Oscar Wilde Memorial Bookshop’un sahibi Craig Rodwell, polislerin katılımcıları çarpık caddelerden kovalayıp, ondan sonraki köşenin başında katılımcıların polisin arkasına geçtiğini gördüğünü açıklamıştı. Kalabalığın bazı üyeleri arabaları durdurttu, ve Christopher Street’te sokağı blok etmek amacı ile bir tanesini devirdiler. Jack Nichols ile Lige Clarke, Screw dergisi için yazdıkları köşede “sinirli protestoculardan oluşan muazzam kalabalıklar, ‘Catch them!’ (‘Onları yakala!’) diye bağırarak sokaklar boyunca [polisleri] kovdular.” diye ilân etmişlerdir.
Sabah saat 4:00’e gelince sokaklar neredeyse boşaltılmıştı. Sabah boyunca, o gece neler yer aldığına inançsızlıktan şaşıran birçok kişi sahanlıklarda oturdu ya da yakındaki Christopher Park’ta buluştular. Birçok şahit, Christopher Street’in üzerine çullanan gerçeküstü ve ürkütücü sessizliği hatırladılar, ancak buna rağmen yine “havada elektrik” vardı. Biri: “İsyan sonrasının bir tür güzelliği vardı… Birçok insanın gerçekten gey olduğu ve yani, bu bizim sokağımızın olduğu en azından bana göre belli idi” diye yorum verdi. On üç kişi tutuklanmıştı. Kalabalıktan bazı kişiler hastaneye yatırıldılar, ve dört tane polis memuru yaralandı. Stonewall Inn’in içerisinde neredeyse her şey kırılmıştı. Müfettiş Pine, o gece Stonewall Inn’i kapatıp demonte etmeye niyet etmişti. Ankesörlü telefonlar, tuvaletler, aynalar, müzik kutuları ve sigara makineleri, hepsi muhtemelen ayaklanma süresince ve muhtemelen polis tarafından paramparça edildi.
Stonewall kuşatılır iken Craig Rodwell; The New York Times, New York Post ve New York Daily News’u neler olduğuna dair bilgilendirmek için aradı. Üç gazete de ayaklanmalar hakkında makaleler yayımlamıştı; New York Daily News haberi ön kapağında yayımladı. Ayaklanma haberi, Greenwich Village çapında hızlı bir şekilde yayıldı ve Students for a Democratic Society ya da Kara Panterler tarafından düzenlendiğini veya “bir eşcinsel polis memuru, kendi isteklerine karşı çıkması üzerine oda arkadaşının Stonewall’a dans etmek için gitmesi” üzerine başladığını söyleyen rivayetler tarafından katalize edildi. 28 Haziran Cumartesi günü bütün gün boyunca insanlar, yakılmış ve karartılmış Stonewall Inn’e bakmak için geldiler. Barın duvarları “Drag power” (Drag gücü), “They invaded our rights” (Haklarımızı ele geçirdiler), “Support gay power” (Gey gücünü destekleyin) ve “Legalize gay bars” (Gey barları yasallaştır) diye ilân eden graffitilerin yanı sıra polisleri yağmacılık ile suçlayan ve – barın statüsüne dair – “We are open” (Biz açığız) diye ilan eden graffitiler ile kaplanmıştı.
Ertesi gece ayaklanmalar tekrar Christopher Street’in etrafını sardı; katılanlar, hangi gecenin daha çılgın veya daha şiddetli olduğunu değişik bir şekilde hatırlıyorlar. Aynı katılımcıların birçoğu – fahişeler, sokak gençleri ve “kraliçeler” – ondan önceki geceden geri dönmüştü ancak bu kez “polis provokatörleri”, meraklı izleyiciler ve turistler bile onların arasına katıldı. Birçok katılımcı, eşcinsel sevginin aleniyette hemen hemen sergilenmesine dikkat ettiler; bir şahite göre: “Girebilmek için kapısına vurup bir gözetleme deliği aracıyla birisiyle konuşmak zorunda olduğumuz (günlerden)… Biz artık açıktık. Biz sokaklardaydık.”
Binlerce kişi tekrar açılan Stonewall’un önünde, yandaki sokaklara dökülmelerine kadar Christopher Street’i boğan bir şekilde toplandı. Bu kalabalık otobüsleri ve arabaları çevreledi veya gey olduklarını itiraf etmedikçe veya gösteriyi desteklediklerini belirtmedikçe bunların sahiplerini rahatsız ettiler. Sylvia Rivera arkadaşının, sürmeye çalışan bir arabanın üstüne zıpladığını görmüştü; kalabalık arabayı ileri geri sallayarak sahiplerini dehşete düşürdü. Rivera’nın diğer bir arkadaşı Marsha P. Johnson, bir sokak lambası direğinin üstüne tırmandı ve ağır bir çantayı bir polis arabasının kaportasının üstüne düşürüp ön camı paramparça etti.Önceki gecede olduğu gibi bütün mahalle çapında çöp tenekeleri ateşe
verildi. Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Dokuzuncu polis bölgelerinden gelmiş yüzden fazla polis vardı, fakat sabah saat 2:00’den sonra TPF tekrar varmıştı. “Kick” sıraları ve polis kovalamaları çoğaldı ve azaldılar; polisler, şahitlerin çoğunlukla “sissy” (hanım evladı) ve “swish” (nonoş) isimleri ile tanımladıkları göstericileri zaptettiklerinde kalabalık, onları geri almak için dalgalandılar. Sokak muharebeleri sabah saat 4:00’e kadar sürdüler.
Greenwich Village’de yaşayan Beat şairi Allen Ginsberg, uzun zamandan beri Christopher Street’te yaşıyordu ve coşkun kaosa rastgeldi. Önceki gecede yer almış ayaklanmaya dair haberdar olmasından sonra “Gey gücü! Harika, değil mi?… Artık kendimizi gösterme zamanı geldi” dedi ve açık Stonewall Inn’i ilk kez ziyaret etti. Eve doğru yürürken Lucian Truscott’a “Biliyor musun, oradaki erkekler çok güzeldi – 10 sene önceki bütün nonoşlardaki incinmiş görünüşü kaybettiler”
Pazartesi ve salı günleri kısmen yağmurdan dolayı Greenwich Village’deki eylemcilik aralıklı oldu. Polis ve mahallede oturanlar birbirlerine düşman oldukları için onların arasında birkaç tane münakaşa ortaya çıkmıştı. Craig Rodwell ile partneri Fred Sargeant, ilk ayaklanmadan sonraki sabah 5000 tane el ilânı yayımlama ve dağıtma fırsatını yakalamıştı. Bunlardan birinde “Get the Mafia and the Cops out of Gay Bars” (Mafyayı ve polisleri gey barlarından kovun) diye yazıyordu. El ilânları geylerden, Stonewall ve Mafya tarafından sahiplenilen diğer gey barları boykot etmelerini ve “çekilmez durum”un incelenmesi için belediye başkanına baskı oluşturmayı amaçladı.
Gey topluluğun içerisinde herkes başkaldırıyı olumlu bir gelişme olarak nitelendirmedi. Özellikle 1960’lar boyunca eşcinsellerin heteroseksüellerden farklı olmadıklarını tanıtmaya çalışmış daha yaşlı geylere ve Mattachine Society’nin birçok üyesine göre şiddet ve efemine davranış gösterisi utanç verici idi. 1965’te Beyaz Saray’ın önündeki ilk gey grev hatlarında yürümüş olan Randy Wicker, “koro sıraları oluşturan ve tekme atan cırtlak kraliçeler, insanların eşcinseller hakkında düşünmelerini istediğim her şeyin dışında idi… Village’de intizamsız ve ucuz davranan bir takım drag queen olduğumuz…” Diğerleri ise, bir “sleaze joint” (adilik mekânı) olan Stonewall Inn’in kapatılmasının Village için olumlu olduğunu düşünmüşlerdi.
Mamâfih, çarşamba gününde The Village Voice, ayaklanmalar hakkında Howard White ile Lucian Truscott tarafından yazılan raporlar yayımlamıştı. Bu raporlar olayları ve katılımcılarını kötüleyici bir şekilde tanıttı: “forces of faggotry” (nonoşluk kuvvetleri), “limp wrists” (bükülgen bilekler) ve “Sunday fag follies” (Pazar günü nonoş akılsızlıkları).
Bir gurüh tekrar Christopher Street’te toplandı ve The Village Voice’in bürolarını yakıp kül etmekle tehdit ettiler. 500 ile 1000 arası katılımcı sayısına sahip olan gurühün arasında polis ile başarısız yüzleştirmeler yaşamış diğer gruplar vardı; bunlar, polisin bu durumda nasıl mağlup edildiklerine dair meraklıydı. Tekrar bir sokak muharebesi ortaya çıktı; hem göstericiler hem de polisler yaralandı, yerel mağazalar yağmalandı ve beş kişi tutuklanmıştı. Çarşamba gecesindeki olaylar yaklaşık bir saat sürdü ve bir şahit, “Christopher Street azat edilecektir. Nonoşlar baskılarından sıkıldılar” diye olayları özetledi.

AYAKLANMADAN SONRA
Aciliyet hissi bütün Greenwich Village çapında, ayaklanmalara şahit olmamış insanlara bile yayılmıştı. Başkaldırıdan duygulananlar harekete geçme fırsatını hissedip örgütsel toplantılara katıldılar. 4 Temmuz 1969 tarihinde Mattachine Society, Philadelphia’daki Independence Hall’ın önünde “Annual Reminder” (“Yıllık Hatırlatma”) adlı yıllık grevini yürüttü. Birkaç yıldır eylemlere katılmış olan düzenleyiciler Craig Rodwell, Frank Kameny, Randy Wicker, Barbara Gittings ve Kay Lahusen, diğer grevciler ile New York Şehri’nden Philadelphia’ya giden bir otobüse bindiler. 1965’ten beri grevler oldukça denetimli idi; kadınlar etek, erkekler ise takım elbise ile kravat giyerdi, ve hepsi düzenli sıralarda sessiz bir şekilde yürürlerdi. Bu sene Rodwell, Kameny’nin belirttiği kurallardan kendini kısıtlanmış hissettiğini hatırladı. İki kadın anında el tutuşsalar idi Kameny, “Bu olmaz! Bu olmaz!” (“None of that! None of that!”) diye söyleyerek onları ayırırdı. Buna rağmen Rodwell, yaklaşık on tane çiftin el tutuşmalarını ikna etti. El ele tutuşan çiftler Kameny’nin sinirlerini bozdu fakat ondan önceki bütün yürüyüşlere göre daha çok basın mensubunun dikkatini çekmişti. Katılımcı Lilli Vincenz, “[Statükonun] değiştiği belli idi, kendilerini ezilmiş hisseden insanlar artık kendilerini yetkili hissediyorlardı” diye hatırladı. Dikkat çekmek amacıyla şu ana kadar kullanılan sessiz ve uysal kurulu vasatları değiştirmeye azmeden Rodwell, New York Şehri’ne geri döndü. Önceliklerinden biri Christopher Street Liberation Day (“Christopher Street Özgürlük Günü”)’i planlamak idi.
Mattachine Society’nin 1950’lerden beri var olmasına rağmen ayaklanmalara şahit olmuş veya ayaklanmalardan esinlenenlere göre derneğin birçok yöntemi artık fazla mazlum görünüyordu. Mattachine, bülteninde yayımladığı “The Hairpin Drop Heard Around The World” başlıklı makalesinde tutumlardaki kaymayı tanıdı. Bir Mattachine memuru “dostane ve tatlı” (“amicable and sweet”) bir mum ışığı seremonisi önerince izleyicilerden bir adam öfkelenip “Tatlı mı?! Saçmalık! O toplumun kraliçelerin üstüne zorladığı roldür.” (“Sweet! Bullshit! That’s the role society has been forcing these queens to play.”) diye bağırdı. “Do You Think Homosexuals Are Revolting? You Bet Your Sweet Ass We Are!” diye ilân eden bir el ilânı ile Gay Liberation Front (“Gey Kurtuluş Cephesi”; GLF) az sonra kurulmuştu. “Gay” kelimesini kendi ismi içinde kullanan ilk gey örgütü idi. Mattachine Society, Daughters of Bilitis ve bir sürü diğer eski homofil grubu kendi amaçlarını saklamak amacıyla kasten perdeli isimler seçerlerdi.
Yeni kurulan GLF grubunu görmek için onun toplantısına gittikleri zaman militanlığın artışı, yıllardı homofil örgütlerinde çalışmış ve rollerini kamudan hiç saklamamış Frank Kameny ile Barbara Gittings’e göre belli oldu. Bir genç GLF üyesi onların kim olduklarını ve onların itimatların neler olduklarını öğrenmek istedi. Şaşkın bir hâlde kalan Gittings, “Ben geyim. O yüzden buradayım” diye kekeledi. GLF, “Amerikan topluluğunu yeniden yapılandırmak için çaba [harcayabilme]”
ülküsü ile savaş karşıtı ve siyah hakları aktivistlerin taktiklerini kullandı ve bu aktivistler ile işbirliğine girdiler. Kara Panterler ve diğer köktenci Yeni Sol ülkülerini üstlendiler ve Afeni Shakur’u desteklemek için Women’s House of Detention (New York’ta eski bir kadın cezaevi)’a yürüdüler. Ne yazık ki, kuruluşundan dört ay sonra üyelerin işletme prosedürü ile anlaşamamaları nedeniyle grup dağıldı.
Stonewall ayaklanmalarından itibaren altı ay içinde aktivistler, kent çapında dağıtılan Gay adlı bir gazete çıkarttılar; bunu yapmayı gerekli gördüler çünkü şehrin en liberal yayımı olan The Village Voice, yeni üyeler ve gönüllüler arayan GLF reklamlarında “gay” kelimesinin basılmasına izin vermedi. Altı hafta içinde iki gazete daha kuruldu: Come Out! ile Gay Power; bu yayımların okur sayısı 20.000’den 25.000’e hızla arttı.
GLF üyeleri birçok hemcins dansı düzenlediler, fakat GLF toplantıları kaotik idi. Bob Kohler, ayaklanmalara katılan ve çoğu Christopher Park veya Sheridan Square’de uyuyan evsiz gençlere yardım etmek amacıyla giysiler ve para için rica edince, ona verilen cevap kapitalizmin düşüşü ile ilgili bir tartışma idi. Aralık 1969’un sonuna doğru, GLF toplantılara katılmış ve düş kırıklığından dolayı grubu sonradan terk eden birçok kişi Gay Activists Alliance (Gey Aktivistler İttifakı; GAA)’ı kurdular. GAA’nin vurgusu sadece gey sorunları olacaktı ve daha düzenli bir örgüt olacaktı. Anayasası: “Biz, azat edilmiş eşcinsel aktivistler olarak, insan olarak haysiyetimizi ve değerimizi ifade etme özgürlüğünü talep ediyoruz” diye başladı. GAA, “zap” adlı bir taktik geliştirip mükemmelleştirdi; bu zap eylemleri ile aktivistler, bir halkla ilişkiler fırsatında bir siyasetçiyi hazırlıksız olarak yakalayıp onun gey ve lezbiyen haklarını kabul etmeye zorladılar. Belediye meclis üyeleri bu zaplara uğradılar ve belediye başkanı John Lindsay, birçok zap eylemine maruz kaldı – bunlardan biri televizyonda, GAA üyeleri izleyicilerin çoğunu oluşturunca meydana geldi.
Gey bar baskınları Stonewall ayaklanmalarının ardından durmamıştı. Mart 1970’te Müfettiş Yardımcısı Seymour Pine, “Zodiac” ve “17 Barrow Street” barlarına baskın düzenledi. İçki satma ruhsatı veya iskan izni olmayan “The Snake Pit” adlı bir mesai sonrası gey kulübü kısa süre içinde baskına uğradı ve 167 kişi tutuklandı. Bunların birisi Arjantin vatandaşı idi; eşcinsel olması sebebiyle sınır dışı edilmekten korkan Arjantinli, iki katlı bir binanın penceresinden zıplayarak polislerden kaçmayı çalıştı ve böylece 36 santimetre uzunlukta bir sivri çitin üstüne düşüp delindi. New York Daily News ön kapağına genç adamın delinmesini gösteren grafik bir fotoğraf bastı. GAA üyeleri, Christopher Park’tan Altıncı Polis Bölgesi’ne giden, yüzlerce gey, lezbiyen ve liberal sempatizanın TPF’yi barışçıl bir şekilde yüzleştirdikleri bir yürüyüş düzenlediler. Greenwich Village Demokratik Parti şubesi ile Kongre üyesi Ed Koch, kentteki gey barlara yapılan baskılara son verilmesini diledikleri, belediye başkanı Lindsay’e yönelik bir mektup kampanyasını da desteklediler.
Stonewall Inn, ayaklanmaların ardından sadece birkaç hafta ayakta kaldı. Ekim 1969’a gelince kiralığa çıkarıldı. Village’de oturanlar barın adının fazla çıktığını düşündü ve Rodwell’in boykotu müşterileri oraya gitmekten vazgeçtirdi.

TARİHİN İLK ONUR YÜRÜYÜŞÜ 1970 YILINDA YAPILDI
Christopher Street Liberation Day 28 Haziran 1970 tarihinde Stonewall ayaklanmalarının birinci yıldönümünü, Christopher Street’te bir toplantı ve ABD tarihinin ilk onur yürüyüşü ile andı. Bu yürüyüş Christopher Street ile Central Park’ın arasındaki 51 sokağı kapsadı. Yürüyüş, hem heyecan hem de gey afişler ve pankartlar ile sokaklarda yürümeye dair endişelerden dolayı plananan sürecin yarısını sürdü. Geçit töreni ruhsatının ancak yürüyüşün başlamasından iki saat önce teslim edilmesine rağmen yürüyüşçüler, seyircilerden fazla direnişe uğramadılar. New York Times’ın ön kapağında yayımladığı röportaja göre yürüyüşçüler yaklaşık 15 sokağın tamamını doldurdular. The Village Voice, “bir yıl önce Stonewall Inn’de yer alan polis baskınından büyüyen açık dayanışma”yı betimleyerek olumlu bir röportaj yayımladı.
Gey Onur yürüyüşleri eş zamanlı olarak Los Angeles ve Şikago’da yer gerçekleştirildi.
Ertesi yıl Gey Onur yürüyüşleri Boston, Dallas, Milwaukee, Londra, Paris, Batı Berlin ve Stokholm’da yer gerçekleşti. 1972’ye gelince Atlanta, Buffalo, Detroit, Washington, D.C., Miami ile Philadelphia, onur yürüyüşlerini ev sahipliği yapan kentler arasına girdi.
Kısa zaman içerisinde Frank Kameny, Stonewall ayaklanmalarının getirdiği muazzam değişimi fark etti. 1950’lerde gey aktivizmine katkıda bulunan biri olarak eşcinsellerin heteroseksüellerden farklı olmadıklarına ikna etme taktiklerine alışmıştı. Sadece beş yıl önce diğer aktivistler ile Beyaz Saray, Dışişleri Bakanlığı ve Independence Hall’ın önlerinde yürürken amaçları, ABD hükûmeti için çalışan bireyler gibi gözükmek idi. O sefer on kişi Kameny ile yürümüştü ve basını niyetlerine dair hiç uyarmamıştı. 1969’daki Yıllık Hatırlatma’ya katılanların arasındaki devrimden şaşırmasına rağmen sonradan “Stonewall’un yer aldığı dönemde ülke çapında elli ila altmış arasında gey grubumuz var idi. Bir yıl sonra en az bin beş yüz tane var idi. İki sene sonra…iki bin beş yüz tane var idi.”
Kameny’nin ayaklanmalardan sonraki tutum kaymalarına gösterdiği tepkisinden pişman olmasına benzer bir şekilde Randy Wicker, duyduğu utancı “[kendi] hayatının en büyük hatalarından biri” olduğunu açıkladı. O kadar yıl boyunca geylere yapılan tacize karşı hiçbir şeyin yapılmamasından sonra geylerin polislere karşı koymaları “birçok eşcinsel arasında beklenmeyen bir ruh aşıladı”.1965’teki yürüyüşleri fotoğraflayan Kay Lahusen: “1969’a kadar bu harekete genelde homoseksüel veya homofil hareketi ismi verildi… Birçok yeni aktivist Stonewall isyanını gey kurtuluş hareketinin doğuşu olarak değerlendirerek, elbette muazzam bir seviyede gey onurun doğuşuydu” diye belirtir.

[…] Stonewall ayaklanması ile ilgili tüm tarihi bilgiye ulaşmak için buraya tıklayın… […]