Vay canına, gerçekten de pop müzik adına vasat bir yıl oluyor. Bir 10 yılı kapatıyoruz ve bu 10 yıla son virajda damgasını vuracak bir albüm yapmama konusunda herkes kararlı görünüyor.
Peki madem, yazdan kalan ve beni bir buçuk aydır yazı yazmaya bir türlü itekleyemeyen şarkılara ve albümlere göz atalım.
Simge benim bayıldığım bir şarkıcı biliyorsunuz. Geçen yılki albümü “Ben Bazen”i ve aranjör Ozan Bayraşa ile olan ortaklığını baş tacı etmiştim. Geçtiğimiz ay çıkan yeni şarkısını duyar duymaz ise gözümün önünde Prestij Müzik logosu dönmeye başladı (inşallah bu referansı anlayabilecek kadar yaşlısınızdır). Onurr ve Simge’ye ait bu şarkı Erhan Bayrak tarafından coşkulu şekilde düzenlenmiş ama bana sorarsanız asıl sahibini bulamamış. 80’ler dönemi gazino şarkılarını hatırlatan ilk bölümü ve tezahüratlı nakaratı ile “As Bayrakları” tam olarak Seda Sayan’ın kalemi bir şarkı. Simge her şarkıyı mükemmel olarak söylediği gibi bunu da söylemiş ama benim anladığım kadarıyla şarkı umulan patlamayı da yapamadı. Biz Simge’yi albümündeki modern pop köklerine dönmeye davet ediyoruz.
Cover mevzumuz da elbette ki bitmiyor. Aynur Aydın yakın zamanda sesine çok uygun olan, Jale’nin 90’lar hiti “Gel Güzelim Gel”i yorumladı. Bu yorum, övgü ve ilgiyle karşılandı ama ben çok özel bir taraf bulamadım açıkçası. Hatta orijinal versiyonun neşesi yerine daha gergin bir atmosfer yaratan bu yeni aranjeyi pek sevemedim. Aydın’ın kariyerine ne katkı sağladı bu iş, o konuda da fikrim yok.
Elif Kaya ise devamını getireceğini ismine ‘vol.1’ koymasından anladığım (işte böyle bir zeka bendeki) cover EP’si “Déjà vu”yu yayınladı. Bu enteresan denemede Selim Çaldıran tarafından yapılan düzenlemeler ile şarkıların çoğu (ama bilhassa İbrahim Tatlıses’in “Mavi Mavi”si) bambaşka şarkılar haline gelmiş. Bu her kulağa göre bir dinleme deneyimi değil öncelikle ve ona göre temkinli yaklaşmak lazım. Pop-rock hale getirilmiş “Karabiberim” 90’lar nostaljisine bir anlam veremeyen yeni nesil için cazip gelecektir belki ama benim en sevdiklerim Nalan klasiklerinden “Sök Kalbini”nin disko versiyonu ile Kaya’nın sesine en çok yakıştırdığım kült Yonca Evcimik hiti “8.15 Vapuru” oldu.
Bir de Ağustos ayı boyunca ‘guilty pleasure’ olarak döndürdüğüm bir albüm var ki o da Ayla Çelik’in “Daha Bi’ Aşık”ı. Kimsenin albüm çıkarmaya cesaret edemediği dönemde 14 şarkı ile huzurlarımıza teşrif eden Çelik’i kafadan bi’ alkışlamak lazım. Bu 14 şarkı arasında ‘boş yok’ falan diyemem ama prodüksiyon açısından gayet özenli bir albüm olduğu daha ilk dinlemede hissediliyor (Erhan Bayrak, Okay Barış ve Serkan Ölçer’in başını çektiği aranjör ekibine tebrikler). Hatta dinlerken Çelik’in yaptığı müziğin karşılığının Türkiye’de pek de başarıyla icra edilmeyen ‘yetişkin-pop’ olabileceğini düşündüm. Belirttiğim gibi gayet temiz ama müzikal anlamda çok iddialı olmayan bir iş bu ve 20’li yaşlardaki müzik dinleyicisinin ilk etapta dikkatini çekeceğini sanmıyorum. Neyse, daha fazla ayrımcılık yapmadan ve kendi yaşımın kurbanı olmadan favorilerimi sıralayıp buradan uzaklaşıyorum: “Yıldırım”, albümü patlatması açısından kesinlikle kliplenmesi gereken “Aşık Oldum Giderken”, hit olması muhtemel “Hükümdar”, içimin yağlarını eriten “Canı Cehenneme”, “Yanıyo” ve “Sen Yoksan Eğer”.
Güzün başlangıcını yapan Eylül ayına geldiğimizde ise bizi muhteşem sesiyle Melike Şahin ve kendi yazdığı şarkısı “Kara Orman” karşıladı. Bu kez yalnızca (Şahin’in sahnede yanından eksik etmediği Fotini Kokkala’nın çaldığı) kanun eşliğinde sunulan şarkı alıştığımız gibi pek ağrılı ama merhem de her zamanki gibi Şahin’in sesinde.
Bu mevsim dönüşü ile daha düşük tempolu şarkılar duymaya hazırız aslında. Bu ruh haliyle şans verdiğim Selin Sümbültepe’nin”Sor”u ve Merve Çalkan’ın yine Mabel Matiz destekli “Gözlerin”i beni tatmin etti diyebilirim. 2017’de ilk albümü “Cızgan”ı çıkaran caz vokalisti Sümbültepe’yi rüyamsı “Altüst” ile keşfetmiş ve bayılmıştım. Yeni şarkısı da çok iyi bir şarkı yazarı ile karşı karşıya olduğumuzun altını çizer nitelikte. Sesi hemen ayırt edilecek kadar etkili Çalkan’ın “Gözlerin”i ise bir önceki şarkısı “Defter” kadar vurucu değil ama birine kendimizi kaptırıp akıl tutulması yaşadığımız zamanları müthiş bir incelikle anlattığı sözleriyle kalp çalıyor.
Her zaman güvenilir ve tarz sahibi Cemil Demirbakan’ın, harikulade müzisyen Cenk Erdoğan’ın da dokunduğu yeni şarkısı “Yazgı”yı dinlemenizi de hararetle öneriyorum. Söz ve müziği Noyan Öztürk’e, düzenlemesi de usta isimler Tarkan Gözübüyük ve Ozan Tügen’e ait şarkı iyi pop’un sözlük karşılığı olarak duruyor.
Pop’un büyük umutlarından Fikri Karayel’in aslında tam da yazdan kalma olan “Bir Şey Var”ı ise tüm tazeliği ve dinamikliği ile bana ilaç gibi geldi. Karayel’in yazdığı ve ismini sıkça duymaya başladığımız prodüktör Ufuk Kevser’in düzenlediği şarkı türkçe sözlü dans popu dünya radyolarındaki seviyeye getiriyor. Daha önceki yazılarımda da söz ettiğim gibi Karayel kendine has şarkı söyleyişi, sağlam vokali ve iyi pop şarkıları (Murat Boz’un “Aşk Bu”su ve Merve Özbey’in illa şans verilmesi gereken “Konumuz Var”ı gibi) yazma konusundaki becerisi ile zamanla daha önemli bir isim haline gelecek. İyi işlerin kokusunu herkesten önceden alan Ayşe Hatun Önal Karayel’in kapısını çoktan çaldı bile.