Yanlış okumadınız. Geçtiğimiz akşam gerçekleşen Altın Kelebek’deki performansından sonra böyle bir başlık attığımı düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz, ancak evet ana konumuz bir ödül töreninin nasıl da tek bir sanatçı ile kurtarılabileceğidir.
Oldum olası biz bu işleri başaramıyoruz. Bir tarafta her dem samimiyetten uzak Kral Tv’nin ödül törenleri, hani Uzan ailesinin elinden gittiğinden beri kimsenin pek önemsemediği, son yıllarda da kanalın yeni sahibi olan Doğuş Holding’in pek de üzerinde durup, yeniden önümüze pişirmediği ‘’Video Müzik Ödülleri’’, diğer tarafta da ülkenin en uzun soluklu töreni olan Altın Kelebek. Sanırım ülkemiz popüler müzik dahilindeki ödül törenlerinin tek başarılı olanı, zamanında iki kez yapılmış olan PowerTürk Ödülleri olmuştu. Hani bir parçacık MTV standartına yaklaşmıştık.
Hemen MTV standartı dedim diye beni topa tutmayın. Gelin bir bakalım. Altın Kelebek tarihindeki en dünya standartlarına uygun gösteri kime aitti? Hadise mi? yoksa Gülşen mi? Kimse kusura bakmasın ama bence İrem Derici. Hadise’nin balerinlerle açtığı, sonrasında Süpermen’e bağladığı gösterisini hatırlarsınız, (ablamın kendisini halli halli okşaması Türk basının ilgi odağı olmuş, Hadise bu performansından sonra Beyoncé’ye biraz daha benzetilmekte de haklıydı) bence o sahnede seslendirdiği Süpermen şarkısının sahibi Gülşen’in, konser performansına ek pek de bir şey katamadığı, bir sonraki yılın Altın Kelebek performansının birkaç basamak üzerindeydi. Gelin bu iki performansı yeniden hatırlayalım…
https://www.youtube.com/watch?v=T9p4gS3cs48
Gelelim bu yılın İrem Derici hareketine. Bu sene Altın Kelebek törenini yakından takip etmiş biri olarak, bu yıl törende İrem Derici dışında neredeyse her şey ultra vasat altıydı. ”Okan Bayülgen’in sunumuyla” eğlence iddiasını güçlendiren organizasyona inat, Tarkan’ın töreni ‘’Dönülmez Akşamın Ufkundayım’’ diyerek hepimizi yaşlanma fobisine ortak etmesiyle başlayan miğde gazım, Okan Bayülgen’e eşlik eden Pelin Akil’in birçok sunum hatasıyla tavan yaptı. Kısacası, Altın Kelebek’te beni güldüren tek şey, Okan Bayülgen’in Sibel Can’a sataşması oldu. Ancak eğlenme tarafı için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Sıra ‘’Yılın En İyi Çıkış Yapanı’’ ödülünü sunmaya geldiğinde, seyirciler arasında kapüşonlu kıyafetiyle adeta Salem hudutlarından gelmiş bir cadıyı andıran İrem Derici aldı eline mikrofonunu ve oturduğu yerden, yılın en çok konuşulan(!) şarkısı Bağdat’ı söylemeye başladı. O kapüşon çıktı ve İrem sahnede videosundan, yeni aranjelerine; ışığından, koreografisine kadar özenilmiş ve para harcanmış bir gösteriyle pop dünyasının kafasına çivi çakmaya başladı. Bu durumdan rahatsız olanlarımız (ağızlarda full sakız, ‘’AA o kıyafet de ne?’’ ‘’Kendini Lady Gaga mı sanıyor bu?’’ gibi, sanki aynaya ana karnından çıktıklarından beri hiç bakmamışcasına bir tavırla) çamur atsalar da, bu kız bunu başardı. Evet gecenin en eğlenceli, hele eğlenceli olan tek detayı İrem Derici’ydi.
Gelelim İrem’in durdurulamaz yükselmesine. Şimdi bana diyeceksiniz ki, ‘’AAaa onun arkasında kapı gibi babası var!’’. Evet var, senin de baban Hulusi Derici gibi ‘’varlıklı, çevresi geniş bir reklamcı olsaydı emin ol senin de baban sana destek olurdu, ya da hakkında böyle söylentiler oluşurdu. Türk Pop tarihinde buna örnek bazı durumlar da yaşanadı değil. Mesela Emre Matraş, babası ülkenin en önemli deri üreticilerinden biriyken, gırla parası varken, Emre Matraş yaptığı albüm çalışmalarıyla bir arpa boy yol kat edememiştir. İrem Derici ise, rakiplerinin şarkılarını bir törendeki gösterisinin açılışı yapacak kadar egosuz tavırları, doğallığı, sempatikliği ve yorumculuğu ile aldı başına yürüdü. Aslında formülü de tam bu bahsettiğimiz, içinde saklı sürprizleriydi: İrem kendisini komik bir tavırla tiye alan; (yapmacık eleganlığın arkasına sığınmadan) yeri geldiğinde küfür de edebilecek havasıyla, kendine has ses tınısı ve yorumunu da üzerine ekleyerek yürüdü. Kariyerinin basamaklarını tırmanırken magazininin tam gündeminde olmasına rağmen, ‘’Ne de olsa artık ne yapsam yer’’ kafasına hiç girişmeden hit üzerine hit üretti, yetmedi köşe bucak konser verdi. Yani kısacası İrem Derici gerçekten de düşünürseniz çok çalıştı, ve bu çalışması da bence son bulmuyor. Güçlendikçe, maddi ve manevi kazançlarını kendine yatırıyor, tembellik yapmıyor ve çalışıyor. Karşılığında da günümüz Türkçe Pop dünyasının zirvesine oturdu.
Geçtiğimiz gün heyecanlı bir ergen edasıyla, Cengiz Semercioğlu’nun koluna takılarak, ülkemizden Emre Aydın’ın da bir kez ödül aldığı (Başka biri aldıysa affola) MTV Avrupa Ödül törenine giderken, ‘’Bence pop müziğin zirvesinde Tarkan, Gülşen ve ben varız’’ demesini henüz hazmetmeye çalışırken, şöyle bir düşünceye daldım: Bu bahsi geçen üç isme de saygım sonsuz olmasına rağmen, ‘’Pop müzik’’ olarak tabir ettiğimiz müziğin dünyaca alıcı yaş ortalamasını düşününce şu soruyu sormadan da edemiyorum: ‘’Kaç sene daha?’’
Hande Yener’in Cengiz Semercioğlu ile Hürriyet Gazetesi için yaptığı söyleşi için buraya tıklayın…
Bahsi geçen üç isim de aslında dünya standartlarına göre artık daha ağır başlı ve deneysel takılabilecekleri ‘’Diva ve Divo’’ klasmanına gelmelerine rağmen, halen yılın hiti çıkaracağım iddiasında olmalarında bir anlam ararken, bu yazıda da olduğu gibi kayboldum. Gelin görün ki, 2000’li yıllarda yapılmış en iyi albümü ‘’Apayrı’’nın sahibi Hande Yener’in müzikal kariyerindeki düşüşlerin geldiği noktayı görmek ise ayrıca çok üzücü. Bu sebeple Pop müziğin zirvesinde olması gerektiği gibi genç isimlerin olduğunu görmek ayrıca mutlu edici bir faktör.
Dönelim İrem Derici’ye. Hande Yener’in 2000’li yıllarda, henüz ‘’marjinal muhafazakarlığa’’ girişmediği günlerde sahiplendiği LGBT hareketini çok daha kibar bir uslup ile sahiplenen ve bizler için Gzone ile beraber ‘’Bambaşka Biri’’ni seslendiren irem Derici’nin ödül töreninin sonunda rengarenk giyinmiş dansçıları eşliğinde sahnede bu şarkıyı seslendirmesi de ayrıca alkışlanması gereken bir hareketti. Kısacası, kimse kusura bakmasın ama İrem Derici’nin, jenerasyonun müzisyenlerinin iddiasızlığının aksine, cesur bir tavırla ‘’pop müziğin tahtına’’ ”Generation Next” hareketi çekmesine bayılıyorum…