ÖZEL RÖPORTAJ: LGBTİ+’LARA UYGULANAN ŞİDDETİ TASARIMLARINA TAŞIYARAK DÜNYADA SES GETİREN KORAL SAGULAR

Violet Chachki'ye katledilen trans kadın Hande Kader anısına hazırladığı ceketi giydiren yetenekli tasarımcı Koral Sagular'ı GZone'a özel röportajı ile tanıyalım.

Yetenekli tasarımcı Koral Sagular, RuPaul’s Drag Race’in en sevilen drag queenlerinden Violet Chachki’ye, katledilen trans kadın Hande Kader anısına hazırladığı ceketi giydirmesiyle gündemimize bomba gibi düşmüştü. Vogue’un İtalyan edisyonu başta olmak üzere moda dünyasının dikkatini çeken tasarımcı, sorularımızı yanıtladı.

2019’da moda tasarımı bölümünden mezun olduktan sonra hazırladığı, adını Şecaattin Tanyerli’nin eseri “Alev Ruhu Sarıyor, Geliyor Kalbe Yakın” isimli rumbadan alan koleksiyonunda bu parçaya yer veren tasarımcı Koral Sagular’ı özel röportajımız ile yakından tanımak isterseniz sizi şöyle alalım.

-Tasarımla ilişkin ne zaman başladı? Hikayende bu sayfaya hangi süreçlerden geçerek geldin?

Her ne kadar küçüklüğümden beri tasarıma ilgim olsa da (evet, aşırı klişe ama doğru.) her şey lisede güzel sanatlarda okuduğum sırada gelişti sanıyorum. O dönem yaptığım birkaç proje sonrasında Moda Tasarımı okumak istediğime karar verdim ve böylece beni bugünlere getirmiş olan yolculuğumun başlangıcını yapmış oldum. Açıkçası okuduğum okuldan yeterince tatmin olmuş hissederek mezun olmadım, bu yüzden okuduğum süre zarfında kendimi derslerimden bağımsız bir şekilde geliştirmeye, hep bir basamak üste koyarak ilerlemeye gayret ettim. O dönem, kumasın yanı sıra yeni materyaller tanıma isteğiyle beraber, farklı objeler toplaya başladım. Bunları yakmak, yırtmak ve kesmek gibi bir çok işlemden geçirerek kendimce yaptığım deneylerle bugünkü tasarım anlayışım oluştu.

-Gotik öğeleri, nakışları, günümüz modasında çok sık kullanılmayan malzemeleri sıklıkla kullandığını görüyoruz. Bu anlamda bazen giyim kurallarını da yıkıyor olmanı neye bağlıyorsun?

Çocukluğum, sürekli üretimin olduğu bir evde geçti diyebilirim. Annem ressam olmasının yanı sıra, ev dekorasyonuna da oldukça meraklı bir kadın. Ben küçükken, antika dükkanlarından topladığı alakasız objeleri işlevi dışında kullarak eve yeni bir parça olarak dahil etmeyi severdi. Bu dönüşümleri görerek büyüdüm, Tasarımlarıma etkisinin önemli bir boyutta yansıdığını düşünüyorum. Ben de aynı yoldan giderek bunu moda tasarımına uyarlamaya çalışıyorum.

-Kimlerden ve nelerden ilham alırsın? Hayal dünyanı neler besler?

Beni besleyen ve tasarımlarımlarımdaki dili oluşturan çok fazla element var. Örneğin: Bir önceki koleksiyonum olan mezuniyet projemin başlığı Jean Paul-Sartre’ın Huis Clos isimli oyunundan geliyor. Bunun yanında lucha libre, 20.y.y. Türk tangoları, Barok dönem gibi başlıklar da ilham kaynaklarım arasında. İstanbul’u da es geçmemek gerek!

 -Tasarımlarının sanatsal öğelerle bu kadar yan yana durmasını neye bağlıyorsun?

Lise eğitimimi resim üzerine tamamladığımdan ötürü sanat tarihi konusunda sıkı bir background’a sahibim bu da işlerime yansıyor tabii.

-LGBTİ+’lerin günümüz Türkiye’sinde canavara benzetildiğini ve bu meseleyi koleksiyonunun konusu yaptığını görüyoruz. Bu çalışmaya nasıl başladın ve nasıl geliştirdin?

Türkiye’deki LGBTİ+’lere yönelik suçları görünür kılan bir iş çok uzun süredir yapmak istiyordum. Temmuz ayında trans kadın Didem Akay’ın baskıya dayanamayıp intihar ettiği haberini okurken şuanki koleksiyonda neyi anlatmak/görünür kılmak istediğime karar vermiştim, benim için artık zamanı gelmişti. Açıkçası bu süreç benim için bir hayli zor geçti, çünkü koleksiyonun her aşamasında (Ozellikle Hande Kader anısına yaptığım cekette) cinayetler ve intiharlarla her gün her dakika tekrar tekrar yüzleştim ve bu benim için fazlasıyla yorucu ve zorlayıcıydı çünkü hüznümün ve öfkemin yanı sıra, omuzlarımda bu konuyu en etkili sekilde anlatmam gerektiğinin ağır yükünü taşıyordum. Tasarımlarımın üzerine koyduğum objelerin çoğunun da konumu destekler nitelikte olmasına özen gösterdim. Örneğin, Hande’nin anısına yaptığım ceketin üzerinde tesbih, ustura, jilet gibi ataerkil toplumu simgelediğini düşündüğüm objeler yerleştirdim. Yani bir çelenk gibi süslemek değildi kesinlikle amacım.

-Koleksiyonun adlı bir rumbadan alınma ““Alev Ruhu Sarıyor, Geliyor Kalbe Yakın” Neden?

Tasarımlarımda sıklıkla Türk tango ve rumbalarından alıntılar kullanıyorum, eskinin ifadesiyle şimdiyi anlatmayı amaçlıyorum. 2016 yılında bedeni yakılmış halde Sarıyer’de bulunan trans kadın Hande Kader’in cinayetiyle ilişkilendirdiğim bir cümle bu. 

-Violet Chachki ile yollarınız nasıl kesişti ve nasıl bir ekiple bu beraberlik tasarımlarınla perçinlendi?

Violet geçtiğimiz mayıs ayında bana instagram üzerinden mesaj atarak, işlerime beğenisini dile getirmişti. Ben de kendisinin büyük hayranıyım zaten. Violet ile konuşmalarımızdan birinde, turnesi kapsamında uğrayacağı Berlin’de show’u öncesinde bir çekim yapmayı kararlaştırdık. Koleksiyon çekimimi yapan, Berlin’de yaşayan fotoğrafçı arkadaşım Viktor Herak’ın da Violet’la tanışıyor olduğunu bildiğimden teklifi direkt ona götürdüm. İnanılmaz kısa bir sürede tamamlanmasına karşın öncesinde titizlikle planlanan, sorunsuz bir çekimdi. Tüm kareler, sonrasında Hande’nin hikayesiyle beraber Vogue İtalia’da bir makaleyle yayınlandı. Violet ile çalışmak inanılmaz keyifliydi. Çekimi yaptığımız mekanda show’u da izlemeye kaldık, gerçekten büyüleyiciydi.

-Bu koleksiyon ile neyi hedefliyorsun? Önümüzdeki günlerde bize başka sürprizlerin olacak mı?

Hande 2015  yılında LGBTI+ onur yürüyüşünde çıkan olaylar sırasında kendisini videoya çeken insanlara ‘Çekiyorsunuz ama yayınlamıyorsunuz, sesimizi kimse duyurmuyor’ derken arkadaşı Didem Akay ‘Bunları yayınlayacaksınız ve bütün dünya görecek.’ cümlesiyle arkadaşına destek çıkmıştı. Hedefim onların seslerini duyurabilmekti, umarım bir nebze olsun başarabilmişimdir. Yeni projelerim ve sürprizlerim olacak , yola devam.