ÖZEL RÖPORTAJ: ÖDÜLLÜ KİŞİSEL GELİŞİM YAZARI, SOSYAL MEDYA FENOMENİ CAN AYDOĞMUŞ

Öngörüleriyle, farkındalık çalışmalarıyla ve ödüllü kişisel gelişim kitaplarıyla sosyal medyanın son dönemde en dikkat çeken isimlerinden biri olan Can Aydoğmuş, tam da 2019'u karşıladığımız şu dönemde GZone Dergi'ye hepimizi motive ederek iç dünyamızda yolculuğa çıkarak özel bir röportaj verdi. İşte Murat Renay'ın röportajı:

-Öncelikle, kavramlar karışmasın, net olarak ne ile ilgilendiğinizi öğrenelim. Yazarsınız evet ama kişisel gelişimle mi ilgilisiniz daha çok yoksa astrolog da diyebilir miyiz size?

Aslında ben kendime astrolog demiyorum ve kendimi öyle de görmüyorum. Uzun yıllar bu konuyla çok ilgilendim, sonra hocamı da buraya getirip onunla çalıştım. Geleceğe dair söylediklerim çok çıktığı için böyle bir şey üzerime yapıştı. Bu kalkışma öncesini söyledim, ekonomik krizleri söyledim, doların yükseliş zamanını hatta dolu yağacağı zamanı söyledim tuttu vb derken böyle tahminlere başladım. Tv2’de 1 saatlik program yapmıştık 2018 yılbaşında, o programda söylediğim her şey oldu. İleride astrolojiyi tamamiyle bırakacağım ancak şu andaki talepler yüzünden devam ediyorum.

Aslında ben kişisel gelişim kitapları olan bir yazarım. Benim kendi hikayem var aslında. 14 yaşımda annem kayboldu, babam vefat etti, ablam vefat etti. Sokakta kaldım. Çok zor şeyler yaşadım ama onların içinden düşünce gücümle, sözcüklerin gücüyle çıktım. Düşüncelerinin duygularının gücünü keşfet ve yaşamının efendisi ol sözüne inanıyorum.

Üçüncü kitabım “Düşle İnan Yaşa” ile 4 tane ödül aldım. İnsanlara o kitapta hayatlarında nasıl daha iyiye ulaşabileceklerine dair teknikleriyle veriyorum. Ağzımızdan çıkan şeylerin hayatımızı nasıl değiştirdiğini anlatıyorum. 

Son yıllarda sosyal medyam çok gelişti. Bir fenomen haline geldim. YouTube’da da NetD ile çalışıyoruz.

-Geleceği ön görmenin korktucu bir tarafı var mı? Kötü şeyleri de ön görebiliyorsun çünkü..

Yok, çok rahatlatıcı bir yanı var bence. 

“Kötü” düşüncesi de nereden baktığınla veya nereden yorumladığınla alakalı. Bunu yorumlayan insanın bakış açısı da çok önemli. Astrolojik olarak haritasında çok kötü dönemde olan bir insan kendi düşünce gücüyle, iyiye odaklanarak önemli başarılara ulaşabilir. Düşünceleri, inanışları, kötüye odaklanmaları yüzünden kötü şeyler yaşamış olabilirler. Ülke için dünya için kötü dönemler vardır ama herkes kötü şeyler yaşamış değildir. Kimilerine avantaj sağlamıştır bu dönemler, kimilerine bir öğreti olmuştur.

“Neyi beklersen o sana gelir”

-Yani yaşadığımız kötü deneyimler bir öğreti midir?

Evet, hayatta ben “kötü” bir şey olduğuna inanmıyorum. Her şeyin bir öğretisi vardır. Ben herkese, her şeye ve yaşama öğretmen gözüyle bakıyorum. Kötüye odaklanmak, şikayet etmek zaten yanlış bir şey. 

Uzun yıllardır aldığım eğitimler ve kendi çalışmalarım sonucunda fark ettiğim şey şu; hayatın bizimle bir derdi yok aslında. Herkesin bir amacı var. Her şeyden ders almalıyız, öğrenmeliyiz. Olumsuzdan öğrenerek onu olumluya çevirmeliyiz. 

Pozitife odaklandığın zaman pozitif şeyler sana gelir. Olumsuza odaklanırsan başına illa ki o düşündüğün şeyler gelir. Sonuç olarak neyi beklersen o sana gelir.

-Kişinin kendisine inanması, motive olması çok önemli. İsteyince bir çok şeyi değiştirebiliyoruz evet ama ne kadar uğraşsak da dış etkenler bize engel olabilir mi?

Dış etkenler her ne olursa olsun, sen kendi içindeki şeyleri değiştirdiğin zaman dış etkenler de değişiyor. Benim taşındığım evlerin çevresi değişir mesela. Kentsel dönüşüme sebep oluyorum 🙂

-Peki Türkiye’nin yıldız haritası hakkında neler söylersin?

Türkiye’nin astroloji haritasında Ardra denilen bir yıldız var. Ardra yıldızına sahip olan kişiler kendisiyle ilgili çok şikayet eder, kendisini beğenmez, eleştirir, öfkelenir vb. Türkiye’ye uyarlarsak, biz de kendimizi çok eleştiren bir toplumuz. Bizde herkes işinden hayatından mutsuzdur, şikayetçidir. Onu değiştirmemiz gerekiyor. İnsan ancak kendinden mutlu olduğu zaman hayatındaki güzellikler artar. Her şeyde hemen yönetimden, devletten, halktan şikayetçi oluruz ama eğer biz bu coğrafyada dünyaya geldiysek demek ki buradan öğreneceğimiz şeyler var.  

Şikayet etmek yerine şükretme haline geçmemiz lazım.

-Yani ben, bu coğrafyanın insanı olarak dünyanın öteki ucuna da gitsem mutsuzluğum devam edecek değil mi?

Elbette. 

Amerika’da bir arkadaşım var, burada Ermeniler, Yahudiler, İranlılar vb bir birlik içinde ancak Türkler birbirini gördüler mi tanımamazlığa gelip birbirlerinden kaçıyorlar diyor . Kendine düşmanlık, kendinden memnuniyetsizlik var sürekli. 

“Kendini seven insana evren bütün kapılarını açar”

-Kendini sevmek bu kadar önemli yani…

Evet kesinlikle! Önce kendini sev, kendinle barış. Kendini seven insana evren bütün kapılarını açar. Kendime ve yaşamıma şükrettikçe inanılmaz mucizeler yaşamaya başladım. 

Bir gün meditasyon yapıyorum, hem kendi ruhum hem de tüm ruhlarla bir bütün oldum ve empati kurdum. Sonra meditasyon sonrasında bedenim olduğuna şükrettim. Ben bütün dünyada bilinçlerin, ruhların olduğuna ve kimisinin bedenle ödüllendirildiğine inanıyorum. Çok şanslıyız. Bu şansı da iyi değerlendirmeliyiz. Şikayetleri bırakıp kendimizi sevmemiz lazım. Kafamızdaki olumsuz yargılar yüzünden ne hayatta ne ilişkilerimizde mutlu olamıyoruz. 

-İlişkilere gelelim, ilişkiler için hedef koymak ne kadar gerçekçi, istediğimiz insanlar illa ki var.

“İlla şununla birlikte olmalıyım” falan diye kafaya takan insanlar var mesela. Ya neden? Belki ruh eşin o değil! Gezegenler bir insanınki ile karşılıklıysa zaten şak diye birlikte olursun. Takılmamak lazım, bir ilişki olmadı mı diğerine geçmek lazım. Ama gerçekten bir ilişki oldu mu onun değerini bilmek lazım. Astroloji’de sinastri yapılarak iki kişinin birbiri ile uyumu tamamen görünüyor.

-LGBTİ konusuna gelirsek, astrolojik haritada cinsel yönelimler belli oluyor mu?

Bir kişinin eşcinsel olup olmadığı astrolojik haritada çok net bir şekilde görünüyor. Hatta kızılderililer de 5 cinsiyet olduğunu söyler.

Bununla ilgili ilginç bir anım da var hatta. Bir kız arkadaşım, benim de yardımlarımla evleneceği erkeğin haritasına bakmış ve bunu görmüş. Buna rağmen o kişiyle evlenmiş ve sonrasında tabi ortaya çıkmış bu gerçek. Çok gürültülü bir ayrılık oldu. (Gülüyor) 

“Ağzından çıkanı kulağın duysun, endişelerin gerçeğe dönüşebilir”

-LGBTİ bireylerin kendisini sevmesi çok önemli değil mi? Bunun için ne yapmalıyız?

Düşünce mekanizması her şeyi değiştirdiği için LGBTİ’lerin her şeyden önce kendilerini oldukları gibi kabul etmeleri ve sevmeleri lazım. Kendileriyle barışmaları lazım. 

Bazı LGBTİ bireyler hayatı boyunca “ben bunu yapıyorum ve bu yüzden cehenneme gideceğim” diye düşünür. Bu yok edici bir düşünce biçimidir. Tarihte de bu vardır. Bunu düşünen kişi, bu düşüncelerin altında ezilir, er ya da geç bu düşünceler onu hasta eder ve öldürür.

Geçen gün Bohemian Rhapsody’i izlerken düşündüm mesela; Freddie Mercury gençlik yıllarında filme adını veren şarkıyı yazmış “Anne, gitmem lazım, benim zamanım geldi” gibi sözleri var. Kendisini suçlayan, yer yer cezalandırmak isteyen bir tavır içinde. Hayatına bakın, gerçekten de annesi onun gidişini izlemiş, annesinden önce vefat etmiş. Elbette bir hastalık yüzünden olmuş bu, ama olumsuz düşünce ya da suçluluk hissinin, kendisiyle tam barışık olmamasının da payı kesinlikle var. 

Yine mesela, Liberace çok dindar bir kişi aslında, belki de cinsel yöneliminin günah olduğunu düşünüyordu, sonuçta o da hastalanarak öldü. Bunların bağlantısı olduğunu düşünüyorum. 

Sadece LGBTİ bireyler değil tabi, kadınlar mesela “ya kocam beni aldatırsa” diye diye kendilerini parçalıyorşar, buna odaklandıkça bir bakıyoruz ki kocasının aldatacağı yoksa da aldatıyor. 

Ağzından çıkanı kulağın duysun diyorum özetle! 

-Peki ya ilişki konusunda LGBTİ’ler hangi düşünceleri çağırmalı?

“Ben bir evlilik ilişkisi istiyorum” demeliler. İlla resmi olarak bir evlilikten bahsetmiyorum. Bir insanı hayat arkadaşı yerine koymaktan bahsediyorum. “Eşcinselim zaten, uzun süreli sağlam bir ilişki yaşayamam” gibi olumsuz ve gerçekdışı düşüncelere sahip olmamalılar. Aşk denilen şey bir heyecandır ve tutkudur, onu kolayca yaşayabilirsin ama ruh eşini bulmak için onu uzun süre kararlı bir şekilde sözel olarak, hayalimizde canlandırarak ve düşünce olarak da çağırmak lazım. Hatta eğer istedikleri gibi bir ilişki hayatları olsaydı, nasıl hissedeceklerse o mutluluk ve yüksek enerji frekansına kendilerini sokmalılar. Böylelikle çekim kanunu işleyecektir. Aslında bu herkes için geçerli.

-2019’u konuşalım. Hem Türkiye’nin durumu hem LGBTİ haklarının ülkemizdeki geleceği hakkında ne gibi öngörülerin var.

2019 yılı Türkiye ve hatta dünya için kolay bir dönem değil. Çok şey öğreneceğimiz, farkındalıklar yaşayacağımız bir dönem. 

2019’da Türkiye’den spor ve sanatla ilgili çok başarılı şeyler de ortaya çıkacaktır ama dış ilişkiler, finansal ve ekonomik olarak çok sevimli bir yıl değil. Saturn ve Ketu kavuşması var, tarihe baktığımız zaman bu kavuşma 1870’lerde gerçekleşmiş ve İstanbul’da büyük yangınlarla sonuçlanmış. Galata-Karaköy vb hep yanmış mesela. Buna dikkat etmemiz gerekiyor. Yine yangınlar, patlamalar, terör olayları olabilir. Özellikle Mayıs-Ekim 2019 arasında. 

Buna ek olarak; 2019’la 2021’nin 3.ayı arasında çok büyük bir değişim olacak Türkiye’de. 2022’nin 3.ayından sonra da bir rahatlama yaşıyoruz. 

Türkiye’den büyük çok değerli yeraltı kaynakları çıkacağına inanıyorum. Bu dönemdeki en iyi yatırım toprak ve ev almak bence.

Türkiye, dünyanın ileride büyük bir süper gücü olacak.

LGBTİ konusunda ise daha bir süreç var. Daha gidecek yollar var. Ancak dünya da değişiyor. Elbette bu Türkiye’ye sirayet edecek. Ancak en az 10-15 yılımız var. Olumsuzluklar elbette var ancak LGBTİ toplumunun da şikayet etmeden elindekilere şükretmesi ve daha iyi haklar için sevgi ile ilerlemesi lazım. Bakın burada söylediğim çok önemli bir nokta: mücadele etmeli, savaşmalı yada uğraşmalı demiyorum. Tam tersine akışta şükrederek sonsuz olasılıklara açık bir şekilde sevgi ile ilerlemeliler. Mesela bence her sene Onur yürüyüşünü Taksim’de yapmak için diretmemeliler. Belediyelerden uygun bir alan istesinler yada zaten Onur Yürüyüşü bütün dünyada Haziran ayında yapılıyor. Haziran ayında büyük bir festival alanı onlara kapılarını açsın, markalarında katkısı ile binlerce insan hep beraber eğlensinler. Bütün dünyaya bu şekilde çok olumlu görüntüler yansısın. Unutmayın çekim kanunda yansıma kanunu denilen birşey var. Siz dünyaya devamlı olumsuz şeyleri yansıtırsanız zaten dünyanın yargısı bol, onlarda bize karşı olumsuz yansımalar yaparlar. Sonuç olarak bu kadar olumsuzlukta mutsuzluk doğurur. Sonuç olarak çözüme yönelmek lazım.  Şükretmek önemli. Bu coğrafyada doğduysa, bu süreçten de öğreneceği şeyler de vardır. Bu öğrenmenin hediyelerini de alacaklardır. Hayata her an bir öğretmen gözü ile bakan insan yaşamı boyunca mutlu olur.

-Senin ne gibi projelerin var önümüzdeki günlere dair. Seni Youtube’da ve Instagram’da daha aktif görüyoruz mesela.

Yeni kitaplarım geliyor. Tek kişilik bir gösterim geliyor. Gazetelerdeki yazılarım devam edecek. Romanım ve ilişkilerle ilgili kitaplarım çıkacak. Çok projem var ama detaylandıkça anons edeceğim. Instagram’da özellikle soru-cevap’lar yapıyorum. İnsanları çok mutlu etmenin ötesinden çok sayıda insan soru-cevaplarımın sayesinde öğrendikleri ile hayatlarının değiştiğini söylüyorlar. Özellikle youtube kanalımdaki meditasyonlar sayesinde insanların yaşadıkları mucizelere dair her gün mesajlar alıyorum. Youtube’a da daha fazla önem vereceğim. Videolarım haftada ikiye çıkacak.

“İyilik yapmamız lazım, iyilik yapan iyilik bulur”

-Son olarak, yeni yıla daha mutLu girmemiz için bizlere neler söylemek istersin?

Biz bir ruhuz, bunun bilincinde olmak lazım. Yaşamın içindeki farkındalığımızı arttırmamız lazım. Bu sayede yaşam kolaylaşıyor ve rahat ediyoruz. 

Yeni bir seneye girerken mutlaka evlere Feng Shui yapmak lazım.

İyilik yapmamız lazım, iyilik yapan iyilik bulur.

Sokak hayvanlarına yardım etmemiz lazım.

LGBTİ’lerinin evinde mutlaka bir kedi olması lazım. Kedinin bambaşka bir enerjisi var. 2019’da herkesin evine en azından bir kedi girsin.