After Sun, Call Me By Your Name‘ e bin çeker. Niye mi?
Çünkü film hatırlamak üzere o anları, el kamerasıyla zapt etmek isterken, zaptın kendisinden (kaydedilen her belge o ana uzaklığı işaret ettiğinden) uzaklaşıp, asla yakalanamayacak bir dolu hatırayı geleceğin hüzünlü kıyılarına fırlatıyor.
Filmin çok özel bir formülü var, görüntülerden öykü çıkarmamızı istiyor hikâye.
Bu öykü üç boyutlu. Üçüncü boyut; dokunmak. Sophie’ nin hatırlayışlarında belli belirsiz o görüntülere eşlik eden çok ama çok belirgin bir dokunma hissi var. Tenin belleği gibi.
Dijital ekranlara dokunmayı çağıran 2000′ li yılların başında gecen hikâye, bir sonraki 10 yılda dokunacağımız ekranların iki boyutlu pesimist arayüzlerinden çok uzakta, Kodak-analog-tekno- optimist bir ekran belleğinin pikselleşmiş ocağında yakalıyor bizi.
After Sun, Akdeniz’in öte yakasından, şimdiden kült olduğu varsayılan (bence değil) Call Me By Your Name ile ayni 10 yıldan bir kıyasla da çağırıyor hüzünlü anılarını ve adını. CMBYN de Timothee Şalame‘ nin final sahnesinde yüzüne vuran Akdeniz sıcağı şömine ateşindeki olmamış gay baba ocağından çok daha olmuş, oturmuş bir lezbiyen samimiyet evi ve hatıralar anıtı var Fethiye’ nin ölü sıcağında.
Paul Mescal’ in balkonlardan düştü düşecek, havuzlarda durdu duracak, denizlerde öldü ölecek görüntüleri, götü ve beli, elleri… Bunların hepsi Şalame‘ nin şeftalisinden daha sulu, daha seksi. Ve tüm bu görüntülerin hepsi Sophie ‘ nin anılarında, imkânsız bir gelecek zamanda dans ederek yas tutmaya çağırıyor bizi, gürültülü Türkiye fonunda.
After Sun yiyip bitiremediğimiz 90 lar fantazmagorisini* birkaç ucuz pop şarkıyla değil, açık mavi denizlere atlayan paraşütlerin havuza yansıyan görüntülerini babayla kızın yüzünde seyrelten yakın plan kesitlerle işliyor… o manzaralı odada, (https://www.youtube.com/watch?v=VErj_W5qElw)
Balkon şişlerine asılmış havlu ve şortların hatırlamanın paraşütü olduğu 360 derece bir kamera zamanla yapıyor bunu.
Sophie’ nin gece uykusundan, tatilde aldıkları kilime ayak basan belli belirsiz, boşluklu ama hüzün dolu anılar babasıyla dans edemediği coşkulu disko ışıklarına dönüşüyor.
El kamerasının öylesine bırakılmış hissi veren günlük görüntülerinden otel televizyonuna ve balkon camına duble yansıyan bir arayüzler cennetine dönüştürüyor hikâyeyi bu muhteşem kamera.
Mescal ‘ in İskoç aksanında olumlu cümleler bile çok dertsiz duruyor uzaktan bakınca, bu cümlelere sarılan interogatif vurguları ise çok kalender sanabiliriz, dert anlatmayınca.
Maalesef gamsız hayat çocuk yetişkin Sophie ‘ ye başka sunuyor garip oyunlarını, yetişkin çocuk Calum ‘a başka.
After Sun izleyiciye bam başka kuruyor kahpe tuzaklarını…filmik bir ara zamanda.