RECEP ÖZDAŞ YAZDI: İSRAİL, EUROVISION, HİPOKRASİ ve COĞRAFYA

GZone Dergi yazarı Recep Özdaş, bu sene İsrail'de yapılacağı için tartışmaya neden olan Eurovision'u ve İsrail'e yöneltilen "pink-washing" suçlamalarını kaleme aldı.

Eurovision, adından müsemma, en çok Avrupa’ya yakışıyor. Bu yüzden ona biraz uzaktan ve fazlaca konformist bi gey eğlencesi olarak yaklaşıp, ilk 5 sıralamak gerekiyor. Ertesi gün deli gibi Eurovision youtubelarken de bi durup düşünmek. 

Ama nedense bu Avrupa eğlencesine en çok Balkanlar, Orta Doğu ve Kafkasya (5. Sınıf Sosyal Bilgiler son ünite: ‘Ülkemizin Jeopolitik Önemi’) yükseliyor. Zaten bu coğrafyaların geyleri her şeye hemen yükselebiliyor. 

Ne var ki bu duygusal iniş çıkışları Avrupa sahnesinden buralara taşırırken, oraların rasyonel yarışlarını temaşaya dönüştürüp, bir şeylerin içinden çıkamaz hale geliyoruz. İsrail ve Eurovision hipokrasisi bunun en iyi örneği. 

Zaten ilk günkü çocuk aklı kararlılığımla sormaya devam ediyorum: Neden İsrail, Azerbaycan vs. Euro adlı bir yarışta? Hatta neden Türkiye? Edirne katılsın, Kırklareli ya da Babaeski, haklarıdır yani. 

İsrail olayına dönersek, olayın politik büyüklüğüne değinmeden, şarkı kıyılarında gezinmek istesek bile politikanın köpüğü Levanten’in zaten içinde. Hem kültür, eğlence dünyası ya da sahnenin kendisi köpükse, politik farkındalık Akdeniz oluyor. Ya da başka bir ifadeyle; tüm bu sevdiğimiz yüzeyler, sahneler, ışıklar ve ezbere bildiğimiz 3 dakikalık Eurovision şarkıları kendisini kuir çabalarla aşmak isteyen önemli bir kitleye göz diktiği için, ve Allah var tüm bu eğlencelerin hepsi de göz alıcı güzellikte olduğu için, bu kitlenin her an sahne arkasını, o köpüğü oluşturan dalgaları hatırlaması gerekiyor. 

Peki bu yıl neyi hatırlamalıyız? Tabii ki İsrail özelinde ulus devletlerin, piyasanın, erkek elinin ve bunlara değen tüm güç ilişkilerinin eğlence anlayışımızı nasıl da yozlaştırdığını. Diğer bütün ilişkileri hiç konuşmasak bile İsrail hipokrasisini en azından dillendirmek zorundayız. Savaşın ve sömürülerin göbeğinde Eurovision için, Pride yürüyüşleri için sokaklarını piyasaya açan ve bolca müşteri bulan İsrail, Ortadoğu-Balkan-Kafkasya örneklerindeki duygusal karmaşanın en iyi temsili sanki. Olay İsrail olunca bir anda tüm güç ilişkileri ve din, ırk, erkeklik, piyasa gibi tüm büyük kanallar Eurovision sahnesinde hızla belirebiliyor çünkü. Türkiye’de olsa mesela Bülent Ersoy/Zeki Müren kültür evreninde bize yakışan kafa karışıklıklarıyla, yine bir şeyler anlamadan devam edebilirdik yola. 

Ama ülkedeki eşcinsel çiftleri başka ülkelerde evlendirip kendi toprağında başka başlıklarla süsleyen İsrail’in en büyük Pride, en büyük gey partisi, Eurovision vs. olaylarına girmesi bir başka. Orta Doğulu ikiyüzlülüklerden bir tık fazla. 

Bu olaya bakış, onu yorumlamak vs. bu fazlalığın içinde işte. Yani İsrail devletinin (halk değil) içinde olduğu şiddet sarmalına kuir olma hevesindeki toplulukları da kuyruk gibi dolaması.  Piyasanın körelmiş etik kodlarını parıltılı bir sahne gibi, ve savaş yokmuşçasına satabilen ve kişisel zevk ve deneyimlerimizi aşan bu soruna en azından İzlanda gibi yaklaşmalıyız. Taa Avrupa’nın en kuzey, en uzak tarafından liberal bir rüzgarla. Sahnede soğuk bir şaka planıyla.

Radikal olmayı kimse beklemiyor zaten. Sadece İsrail ve gey deyince biraz duralım yeter.

RECEP ÖZDAŞ