TUĞBA BADAL YAZDI: AŞKIN ÖLÜMÜ KORONA’DAN OLSUN

GZone yazarlarından Tuğba Badal, Covid-19 (Yeni nesil KoronaVirüs) için onda iz bırakan tarihleri yazdı.

9 Mart gecesi…

Sesimin perdesini çektim. Islak geceyi kapının önüne bıraktım. Durmaksızın miyavlayan kedilerin mamalarını verdim. Alarmıma sabah beni uyandırması için güzel bir not bıraktım. Bildiğim rüyalara yattım.

10 Mart 2020

İlk vaka. İlk panik. İlk korku. Sağlık Bakanı’nın adını öğrendim.

Maskeli bir şehre uyandım. Vapur iskelesinde bekleyen tedirgin suratlara baktım. Birkaç adım geriye gittim. Havayı kolumla arşınladım. Covid-19 tipi hücremin duvarlarını örmeye başladım. Baş ucuma dua portleri astım. Telefonun diğer ucundaki sese, “artık eskisi kadar yakın olamayız!” dedim. Altını kıstım kaynayan yalnızlığımın. Bir sigara yakıp bahçeye çıktım.

15 Mart 2020

İlk ölüm. İlk soğuk. Yalnız bir cenaze.

İhtiyacımız olan her şeyi içeri alıp, kapıları kapattık. Sevdiğim birkaç kişiyi kurtarabilmiştim. Geri kalan tüm sevgileri dışarıda bırakmak zorunda kaldım. Televizyonun 99 kanalını gezdim. Telefonumu 3 kere şarj ettim. Bildiğim tüm korkuları unuttum. Ellerimi daha önce 8 kere yıkadığımı hatırlayıp, lavabonun ışığını kapattım. Son sevişmedeki oğlanı düşündüm. Ateşliydim… Dereceyi koltuk altıma soktum, bekledim. Kolonyayla yıkadığım yatağıma uzandım. Vaktinden evvel sabah olmuştu. Hapşuruyordum. Yok, yok hıçkırıktı bu. Geçer şimdi. Halsizdim sanırım. Kendimi iyi hissetmiyorum. Onu bir daha ne zaman görebileceğimi düşünmeye başladım. Göğüs kafesim sıkıştı. İnternete girdim. Korona belirtileri enter…

1 Nisan 2020

Vakalar Türkiye’yi sardı. Markete gitmek için evden çıktım. Yürüyen beyaz eldivenler ve maskeli yüzler gördüm. Kasadaki çocuk “iyi günler” derken gülümsüyor muydu acaba? Tanıştığım tüm yüzlerde aşkı aradığım günleri hatırladım. Karantinaya manitasız yakalandım diye üzüldüm. Dükkanı da kapatmıştık. Eldeki parayla küçük ekonomiler yapmaya başladım. Kadıköy’deki son geceyi düşündüm. O oğlanın evinde karantinaya girme fantezisi düştü aklıma. Hoş olurdu. Canlı yayın yaptım. Oğlan gelmedi. Ertesi gün izlemiştir belki. 428 görüntüleyenin hepsine baktım. Görüntülü arama için makyaj yaptım. Altı pijama üstü beyaz yaka birkaç iş görüşmesi yaptım. Yatak odamdan hiç tanımadığım bir adamın odasına bağlandım. Çekici olması gereken bir görüşmeyi, arkasında duran aptal bibloya kafayı takarak kapattım.

10 Nisan 2020 Saat 22:00

30 büyükşehir ve Zonguldak’ta sokağa çıkma yasağı. Gece 00:00’da başlayacak. Tekeli aradım. Bira ve sigara siparişi vermek istedim. Açan olmadı. Balkondan dışarıya baktım. Sanırım fırında dünyanın en büyük konseri veriliyordu. Müziği açtım. Kalan son şarabı içtim. Hoşlandığım oğlanı aradım. Kim bilir bir daha ne zaman görebilecektim? Yalnızlık hiç bu kadar canımı sıkmamıştı! Sevgilisi yanında olanlar ne şanslıydı diye iç çektim. Aşksızlıktan solan ciğerimizi avuttuğumuz gündelik heyecanlarımız da bitmişti. Sabaha çıkmayacak aşklar… Şimdi o yorgunluğu da özlemeye başlamıştım. Telaşıma sarıldım, sakinleştirdim. Aşk mıydı şimdi tüm derdim? Derdini skeyim diye kendimle dövüştüm.

13 Nisan 2020

Pazartesi atığı. Karantina sendromu.

Umutsuz bir çabanın teslimiyetindeyiz. Sıfır dedikodu, buz gibi gündem. Hepsi #tbt olmuş fotoğraflar. Yüzümüzden düşen güz. İçimizde yaza çıkar mıyız telaşında mayolu bir çocuk. Kimdi bu? Ağzımızdan, burnumuzdan getirmişti hayatı! Dokunarak seviyordu. Dokunduğumuz her yerden sarıyordu bedenimizi. Bira şişelerini köpürterek yıkamak da neyin nesiydi? Bizimle yaşamak için kendi mutasyonunu yaratıp, bizi ayırmış, bizi evlerimize hapsetmişti.  Halk dilinde Korona,  tıp dilinde Covid-19. Biz yalnızlık koyduk adını. Devletten gelen yardım kolilerinin arasında, yalın, çırılçıplak ve kim bilir bir daha ne zaman sevişebilecek arzularla boğuşuyordum. Siz utanın benim adıma, ben utanmıyorum bedenimin isyanından! Oğlan da bir daha aramaz sormaz oldu.

25 Mayıs 2020

Yalnızlığımı yazmak için oturduğum masanın önünde 68 gün geçirmişim. Son dakika haberlerinin alt metninde “Normale dönüş” yazıyor. Biz kafayı kıralı 20 yıl olmuş. Kimin normali bu? Bana normal gelen, sana da normal mi olacak? Hep birlikte aynı normale çıkacak olmanın saçmalığı… Şubat ayının sonlarıydı. Kadıköy’de bir meyhanede çizik atıyorduk hayallerimize. Daha fazla içmeyelim diye kalktığımız masadan, rakının cilasını atmaya arkadaşların barına geçmiştik. Gece kendini çoktan yarılamış, Kadıköy’de iğne atsan, yere düşene kadar sabah olan gecelerden biriydi. “Of bu ne kalabalık be!” diye söylenmiştik masa beklerken. Kalabalık? Kabalık etmişiz sana. Affet bizi.

Oğlan aradı. Kahve içmeye davet etti. Bu uzaklıktan bir aşk çıkar mı bilmiyorum ama öpmeye çalışırsa sevişirim. Aşkın ölümü koronadan olsun.