Ah! Hiç sevişmeden göçüp gidecek ölümlüler!
Bir sevişse hiçbir şeyi kalmayacak adamların, uzanamadığı ciğeri mundar
etmesini biliyoruz. Hepsinden en az bir tanesiyle rastlaşmışlığımız,
tanışmışlığımız ve hatta sevişmişliğimiz vardır.
Her şey sevişene kadar… O ruhu rutubetli yataklarına girdikten sonra elinin kiri
olursun! Sen, kalbinden akan yaşı elinin tersiyle silerken, lavabodan lağıma akar
gider onun namusu. O, namlusuna namusunu taktığı hayatıyla çekip giderken
sokaktan, günahkar sen olursun. Kadınsın çünkü. Orta doğunun tam ortasına
sıkışmış kalmış hayatlarında, götü batıya, yüzü doğuya dönük adamların yanında
kadınsın. 13 yaşında, henüz sevişmek nedir bilmesen de bir kadınsın!… Sana her
şeyi yapabilme hakları doğuştan verilir.
Sen yapamazsın bırak o yapsın!
Kız kısmı bu saatte dışarı mı çıkarmış, bırak ERKEK kardeşin gitsin!
Kız dediğin terbiyeli olur biraz!
Kız dediğin hizmet eder babasına!
Kız kısmı her lafa atlamaz öyle!
Erkeklerle dolaşıp da bize laf getirme!
Kız dediğin evinde oturur!
Konu komşuya rezil mi edeceksin sen bizi!
Biz namusumuz için yaşıyoruz!
Ve hepsi öldüler… Hiç ölmeyecekmiş gibi kararttıkları hayatlardan!
Ne yapsak laf söz olacak hayatlarımızda önce el ele tutuşmayı, sonra öpüşmeyi,
sonra da sevişmeyi öğrendik. Gizli saklı yerlerde yaşadığımız ilk temaslarımızdan
sonra, dünyanın en büyük suçunu işlemiş gibi yanaklarımız al al döndük
evlerimize. Kimseye söylemez inşallah diye dualar ederek… Ne ailemizden, ne
okuduğumuz okullardan öğrenemedik cinsellik neydi? Öyle el yordamıyla oldu
ilk öpüşmelerimiz. Ailecek seyredilen filmlerde, dizilerde bile öpüşme sahnesi
çıktığı an başka kanallara geçildiğinden, gavur memleketinden de
sebeplenemedik adamı neresinden, nasıl öpeceğimizi. Bunca bastırılmış, bunca
sindirilmişken hayata, sevgili olmaya çalıştık bizden önce nicesini öpmüş
adamlarla. Beğenmediler tabi. Vermeyince terk edildik. Ah, siz şimdi yine biraz
daha iyisiniz. Görseydiniz bizim o sudan çıkmış balık hallerimizi, ne tarafınızla
güleceğinizi bilemezdiniz.
Sonra erkekleri memnun etmekle yürüyecek ilişkilerin peşine düştük. Aşktan
çoktan geçmiştik. Ne aşkı be! Adam kiminle sevişebiliyorsa onu seviyordu. Ne
yapsındı, niye harcasaydı en güzel çağlarını, asla sevişmem diyen, dilini dudağını
nereye koyacağını bilemeyenle. Harcamadı da zaten. Hayat bizi daha baştan bir
yere koyarken, o adamlardan da bekleyemedik başının tacı olmayı.
İlk cinsel deneyimlerimizden sonra, gerisi tereyağından kıl çeker gibi gelmedi
elbette. Kendimizi daha güçlü, daha özgür hissedeceğimizi sanırken, yaşadığımız
toplumun baskı ve hor görü şekli hiç değişmedi. Kimseye bir şey diyemedik.
Kimle sevişsek sır gibi saklamaya çalıştık. Sayıyı çok yükseltmemeye, dost
çevresinde de yaftalanmamaya çalıştık. Herkese veren kadın olmak ülkenin doğusunda neyse batısında da öyle kalmaya devam etti. Üç günlük dünyada üç
dakikalık zevki bize haram zıkkım etmeye devam ettiler.
Sonra yaşını başını almışlarımız, ağzının cevaplarını verdi vermesine de, geçip
giden ömür oldu. Çürüyen, neyse…
Erkeğe sevişmeyi hak, kadına haram gören o inançlarınız yerin dibine batsın.
Aldatılmaya müsait ilişkiler, çok eşlilikler, şiddet, küfür kıyamet hep sizin o
namus bekçiliğinizden çıktı. Avrupa’da Amerika’da çok göremezsiniz aldatılmayı.
Erkek kişisi de, kadın kişisi de toktur, doymuştur cinselliğe. Sevmeyi, aşık olmayı
alırlar hayatlarının merkezine. Beyinleri tek bir yerde çalışmadığından da
faydaları dokunur insanlığa, gelecek nesillere. Biz hala el el üstünde, neyse…
Oysa hala hasretizdir, manzaralı sevişmelere. Sevdiğimiz erkekle, bizi seven
erkekle sevişmeye. Hiç çıkmadan yataklardan, doyasıya öpmeye. Sinemada
öpmeye, markette öpmeye. Ulu orta sevişelim demiyoruz! Ama bırakın da ulunun
ortası olmayan yerlerde rahat rahat sevişsin çocuklar.
İşte böyle dostlar. Göster amcalara oğlum pipini derler ve o pipi bir daha inmez
sana. Ne ayıp laflar ettim değil mi? Edepsizliğimle hatırlayın beni. Edebiniz sizde
kalsın.