TUĞBA BADAL YAZDI: İKİ ELİMİZ BİR KALPTİ, İKİ ELİMİZ DE YAKANIZDA ŞİMDİ!

Bu hayalin hatırı yirmi bir yıldı.

Bizler toplumun sevmediği, ötelediği, kendi kalıplarına sokmaya çalıştığı o kötü çocuklarız.

Her kavgada baştan yenik, her savaşta ilk gözden çıkarılan…

Bizler, o lanetli çocuklar, bir arada yaşayabiliriz dedik.

Bir arada yaşayabilmek için kendi mutluluklarımıza sizin mutluluklarınızı da kattık, yürüdük.

Çünkü biz yürümeyi iyi biliriz…

Biri ölür biz yürürüz!

Biri aç kalır biz yürürüz!

Biri yaşamak der, biz yürürüz!

Hepimizin özgürlüğü için yürüdük bu defa, yine olmadı.

Sırça köşklerinizden bize hayaller savurdunuz, inandık, yürüdük.

Ama yorulduk.

Bu defa çok yorulduk beyler.

Köprüden önceki son çıkışın orada kontakt kapatmış, büyükşehrin trafiğini uzatmış, korna seslerini susturmuştuk. Sadece sarılacaktık.

Hiç tanımadığımız insanlara da sıcacık, kocaman sarılacaktık.

Kaybettik.

Siz bunu zafer sandınız, oysa bizim için kaybetmek bildiğimiz bir savaştı.

Başka türlüsünü tanımadık. Kazansaydık da yine yürüyecektik.

Zaferleriniz de, inadınız da sizin olsun.

Biz şimdi bir yola çıktık, adı “kaybetsek de sen bizi yine kazandı yaz.”

Çünkü biz bu yolda, sizin hiçbir zaferle kazanamayacaklarınızı kazandık.

Barışmayı denedik mesela. Asla yan yana gelemeyeceklerimizle yürüdük.

Dinlemeyi denedik. Sesini duyduğumuz an kaçtıklarımızla çay kahve içtik.

Sevmeyi denedik. Yöresel lezzetleri ilk kez denemek gibiydi ama bunu da başardık. Hiç bilmediğimiz dilleri, hiç tanımadığımız inançları sevdik.

Salt içinde sevgi var diye, inandıklarını sevdik.

Denedik mesela. Yüzyıllık savaşları, yüzyıllık düşmanlıkları silahsız konuştuk. Silah bıraktık. Kansız olsun dedik. Kavgasız olsun bu defa.

Hiç tanımadığımız insanlarla bir oy bir oydur diye yan yana oturduk ilkokul sıralarına. İlkokul anılarımızı konuştuk. Birbirimize kumanyalar uzattık.

Siz kazandık sanıyorsunuz ya, hala aşınız da işiniz de bizden çok ayrı.

Biz birleştik. Bir dal sigara uzattık birbirimize, olsun dedik. Sırt sıvazladık.

Elbet dedik, elbet bir gün çıkacak karanlıklar aydınlığa…

Kapattık sandıkları, bir ihtiyacın var mı dedik birbirimize, evlere dağıldık.

Biz çok iyi yürürüz.

Yürüyelim arkadaşlar diyen birinin izinde öğrendik çünkü yürümeyi.

Şimdi siz bizi, kaybetsek de kazandı yazın. Gülşah’ı yazın. Alev’i yazın. Ali’yi yazın. Yürüdükçe çoğalacağız biz.

İnadınız da, davanız da sizin olsun.

Biz, bir gökkuşağının altında, sabahlara kadar şarkı söylemeye açacağız yine yelkenimizi. Dalgalı olacak, sakin kalacak, güneş kavuracak, rüzgar yakacak. Ama durmayacağız.

Tekrar kaybedene kadar kendine ve bana iyi davran. Çünkü biz sktiğimin dünyasında belli ki daha çok yürüyeceğiz seninle.

Bir gün, bir gün bir gökkuşağının altında, öpeceğim çocuk seni!

Ayıplayacaklar yine bizi, uzuvlarından başlayacaklar… Biz onlara sevişmeyi de öğreteceğiz çocuk.

Kaybettiğin yerlerinden öperim.

TUĞBA BADAL