Yaşam yazarımız Cİhangir Öz, pek göze batmasa da, eşcinsellerin en büyük kabuslarından biri olan “tedavi edilme” amaçlı eşcinsel terapi şarlatanlığının merak edilen yönlerini GZone Dergi Ekim 2016 sayısına yazdı.
İşte bu yazı:
“Yıl olmuş 2016 halen neyin onarım terapisi?” dediğinizi duyar gibi oluyorum. Tarihin bu döneminde halen bizlerin bu tür saldırılara, fobi temelli ayrımcılıklara ve sapkın, hasta ruhlu, günahkar, anormal, zavallı, öteki, mahlukat, kafir, sevgisiz gibi gibi gibi onlarca hakarete uğraması gerçekten rasyonel insan aklının alabileceği bir şey değil. Fakat yaşadığımız her an türlü kılıktan türlü kılığa giren nefreti her gün her birimiz deneyimliyoruz.
Onca yıllık varoluş mücadelemiz sayesinde bizler bugün ilerinin turnusol kağıdı haline geldik. Gelişmiş demokrasilerde heteroseksüel olmayan bireylere yaklaşım artık belirleyici unsurlardan biri durumunda. Dünyanın ikiden ibaret olmadığını ve aşkın heterolara özgü bir üreme faaliyeti olamayacağını varlığımızla dimalara kazımaya devam ediyoruz.
O kadar çok ortak yönümüz var ki bu coğrafyada, o kadar çok ortak anımız… Gökkuşağının renkleri gibi rengarenk huylarımız. Sevmeyi, sevişmeyi, arzuyu iyi bilenlerdeniz. Madiliğimizden beslenen gullümümüz yeşertmeye devam ediyor dünyayı ve birbirimizi en iyi yine biz anlarız. Her birimizin hem bir o kadar farklı hem de bir o kadar aynı açılma hikayeleri var. Hepimizin dolabı ayrı renkte ama hepimiz bir biçimde çıktık o dolaplardan. Tam çıktığımız anda da heteronormativeyle göğüs göğüse geldik. İkiliğin sınırlarını darmaduman etmeye başlamıştık artık. Dünya güzeli bir ablamızın dediği gibi, savaşmaya zorlandık hepimiz; sevişmek istememize rağmen. Varlığımızı var etmek için, her an tüm egemen olanla savaşa tutuştuk. Dolaptan çıktığımız anda “ahlakın ve namusun yılmaz bekçileri” türlü argümanlarla, türlü araç ve yöntemle bizleri yok saymak ve yok etmek için sıraya dizildi.
Affınıza ve sabrınıza sığınarak bizleri “onarmaya” çalışanların argümanlarından alıntılarla yazıyı sürdüreceğiz:
“Eşcinsellik tehlikeli bir sapkınlık, tüyleri ürperten fena bir rahatsızlıktır. Zira bu sorun, geçiştirilecek sıradan bir mesele değil, insan soyunun geleceğini, varlığını, idamesini tehdit eden büyük bir ahlâksızlıktır.” Yrd. Doç. Dr. Ahmet Emin Seyhan
“Eşcinsellik alkolizm gibi bir hastalıktır. Ancak her alkol alan kişiye hasta diyemeyeceğimiz gibi her eşcinsel olan kişiye de hastadır diyemeyiz. Kişi hasta olup olmadığına kendisi karar vermelidir. Eşcinsel yönelimlerinden duyduğu rahatsızlığı ifade eden ve tedavi arayışında olan kişilere “hasta” denilebilir eğer isterlerse tedavi olabilirler. Eşcinsellik tek yapı değildir,çeşitli alt tipleri vardır ve eşcinselliğin bazı tipleri tedavi edilebilir.” Dr. A. Cem Keçe
“Sizin kafanıza yanlış şehevat dürtülerini sokan şeytandır. İnsanın kan damarlarında dolaşan şeytan, her insanı bir tarafından, kandırmaya en uygun gördüğü yönden avlamaya çalışır, yanlışlara yönlendirir. Şeytana uymayın, bu dürtüleri ve duyguları içinizden atmaya çalışın.” Prof. Dr. Süleyman ATEŞ
“Eşcinsellik bir hastalıktır, tedavi edilmesi gerekir” Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf
“Eşcinsellik kişinin kimlik bütünlüğünü sağlıklı bir şekilde oluşturamadığının göstergesidir ve tedavisi mümkün olan bir hastalıktır.” Dr. Mustafa MERTER
“Doğal düzenin ahenginde ikili bir yapı bulunmaktadır. Bu açıdan çiftli dengeler halinde işleyen ekolojik yapıda karşıcinslerin etkileşimi doğal iken eşcinslerin cinsel birlikteliği eğilimi doğaldışı-özürlü bir durumdur.
“Eşcinsellik realitesi bir hastalık- doğal düzeninin işlerliğindeki bir sancı olarak değerlendirilmelidir.” Bülent Şahin ERDEĞER
“Eşcinsellik fıtrata tamamen ters ve tiksinti verici bir sapıklıktır. Allah nikahlı olarak kadınları helal kılmıştır. Güzellik ve nimet budur “ Adnan OKTAR
Peki Nedir Bu “Onarım” Meselesi?
Son zamanlarda Onarım Terapisi (İngilizcesi: Reperative Therapy) adıyla anılan bir yönteme rastlanmaktadır. Bu internet sayfalarında bazı insanlar cinsel yönelimin/kimliğin onarım terapi vasıtasıyla değiştirilebileceğine inanmaktadırlar. 21’inci yüzyılda bile hala daha eşcinselliğin iyileştirilebilecek bir hastalık olduğuna inanan insanlar bulunduğunu görüyoruz. Bu insanlar tüm insanların heteroseksüel olduğuna ve heteroseksüel olan insanların psikolojik bozukluklar (psişik hastalıklar) nedeniyle homoseksüel olduklarına inanıyorlar. Bu kişiler, “hasta” olan eşcinsel insanlara İyileştirici Terapi ya da Onarım Terapisi olarak anılan bir terapi uygulamaları gerektiğini ve bu sayede eşcinselliğin giderileceğini ve onları tekrar “sağlıklarına” kavuşturacaklarını, iddia ediyorlar. Böyle bir teşebbüsün “Terapi” tabiri ile isimlendirilmesi bir yanlış anlamanın neticesidir. Zira burada kullanılan yöntemlerin hiçbiri, bir hastalığın iyileştirilmesi veya tedavi edilmesine yönelik bilimsel olarak kabul görmüş yöntemler arasında yer almamaktadır ve diğer konuların yanı sıra eşcinsellik zaten bir hastalık değildir. İnsanı hasta eden maruz kalınan yasaklar, suçlamalar, aşağılamalar ve ayrımcılıktır. Daha önceden depresyon vb. gibi semptomlarla Terapistlere başvuran eşcinseller; elektroşoklar, beyin ameliyatları, hormonlar veya yıllar süren psikoterapiler ile heteroseksüel olmaları için tedavi edilmeye çalışılmıştır. Ancak tüm bu çalışmalar her zaman “Hastaların” tedavisinde başarısızlık ve “Terapistlerin” ekonomik durumlarının tahsil ettikleri yüksek vizite ücretleri ile daha da iyileşmesi ile sonuçlanmıştır. Bu “Tedavilerin” hepsi başarısız olmuştur. Çünkü bu tür rahatsızlıkların (depresyon vb.) gerçek nedeninin, gey veya lezbiyen olmakla hiçbir ilişkisi yoktur. Bu neden, toplumun eşcinselliği aşağılayan ve bu insanların sadece sonuçta tedavi edilmesi gerektiğine inanan hastalar olduğu yönündeki değerlendirmesinde yatmaktadır. Hiçbir yerde eşcinselliğin depresyona veya diğer bir başka ruhsal rahatsızlığa neden olduğu yazmamaktadır. Heteroseksüellik de buna neden olmaz.
Sözde iyileştirici terapi (aynı zamanda, dönüştürme terapisi) olarak da anılan bu uygulama, ex-gey hareketlerinin tedavi edilmesine yönelik psikoterapik temeller ve faaliyetler dikkate alınarak uygulanan tedavi işlemidir. Amaç: Eşcinselliğe yönelik cinsel eğilimlerin, heteroseksüellik yönelik yönünde değiştirilmesidir. Avrupalı ve Amerikan Psikoterapist Meslek Organizasyonları iyileştirici tedavileri kabul etmemektedir; çünkü bu tedavi uygulamalarında eşcinsellik yanlış şekilde bir fonksiyon bozukluğu olarak gösterilmekte ve eşcinselliğin değiştirilmeden geçmeyeceği görüşü savunulmaktadır. Alman Federal Hükümeti´nin bu konudaki açıklaması şudur: “Bu terapilerin uygulandığı çok sayıda insanda olumsuz ve zararlı etkiler görülmüştür.” “Federal Hükümet, eşcinselliğin ne bir terapi gerektiren bir durum olduğu, ne de bir terapi ile değiştirilebileceği görüşündedir. Eşcinsellik, 20 yılı aşkın bir süredir psikiyatri, psikoterapi ve psikoloji alanındaki bilim insanlarının büyük çoğunluğu tarafından bir hastalık veya rahatsızlık olarak görülmemektedir. Bu nedenle eşcinsellik, 1974 yılında Amerikan Psikiyatr Birliği (APA) tarafından Hastalık Teşhis Sınıflandırma sistemleri olan “Psişik Bozuklukların Tanı Teşhis ve İstatistik Kılavuzundan” (DSM) ve 1992 yılında da Dünya Sağlık Organizasyonunun Tanı Teşhis Kataloğundan (Hastalıklara İlişkin Uluslararası Sınıflandırma, ICD) çıkarılmıştır. Psikiyatrik ve psikoterapik ihtisas alanında, geçmişte yaygın olarak eşcinselliğin psikoseksüel gelişim bozukluğu probleminin belirleyici bir patolojisi olduğu görüşünün deneysel veriler vasıtasıyla desteklenmemesi nedeniyle, o zamanda bu yana durum yeniden düzenlenmiştir. Özelikle 60’lı ve 70’li yıllarda homoseksüel cinsel davranışların veya eşcinsel eğilimlerin değiştirilmesini hedefleyen ve “Geri Dönüştürme” veya “İyileştirme” veya “Onarım terapileri” olarak anılan pek çok sözde uygulama halka sunulmuştur. Oysa ki bu yanlış uygumaları günümüz bilim dünyası kabul etmemektedir. Bunun temeli, bu terapileri gören çok sayıda kişide olumsuz ve zararlı etkilerin (örneğin sonu intihara kadar varabilen korkular, sosyal tecrit ve depresyonlar) ortaya çıkması ve vaat edilen “İyileşme” beklentilerinin hüsranla sonuçlanması dolayısıyla yürütülen yeni bilimsel araştırmaların sonuçlarına dayanmaktadır. Bu tip Dönüştürme Terapileri olarak anılan sözde uygulamalar, organizasyonlar veya gruplar vasıtasıyla sunulduğunda ve talip olunduğunda, genellikle burada deneysel ve bilimsel dayanakları bulunmayan dini veya ideolojik motifler rol oynamaktadır”.
Onarım terapisi Joseph Nicolosi tarafından kullanılmakta ve yayılmaktadır. Peki, bu Joseph Nicolosi kimdir? Joseph Nicolosi Amerikalı bir psikologtur ve Amerika‘da Ulusal Eşcinsellik Araştırma ve Terapi Cemiyeti adı altında bir dernek kurmuştur. Dernek, eşcinselliği değiştirilebilir bir eğilim olarak görmektedir. Onarım terapi temsilcileri, eşcinselliğe önemli ölçüde genetik kaynaklı ve doğuştan gelen bir özellik olarak değil, aksine eşcinselliğin çocukluk ve gençlik döneminde yaşanmış farklı ve karmaşık hayat tecrübeleri ile mizaç özeliklerinin bir kombinasyonu olduğu perspektifinden bakmaktadır. Bu kapsamda eşcinselliği psişik bir hastalık olarak görmektedirler. Ancak Joseph Nicolosi ve derneği bugüne kadar kendi hipotezlerine yönelik hiçbir bilimsel kanıt gösterememiştir. Onarım Terapisi, Amerika Birleşik Devletlerindeki 10 adet ihtisas birliği tarafından şiddetle eleştirilmiştir.
Bu birlikler şunlardır:
Amerikan Pediatri Akademisi (American Academy of Pediatrics),
Amerikan Danışmanlık Birliği (American Counseling Association),
Amerikan Okul Yöneticileri Birliği (American Association of School Administrators),
Amerikan Öğretmenler Federasyonu (American Federation of Teachers),
Amerikan Psikoloji Birliği (American Psychological Association),
Amerikan Okul Sağlığı Birliği (American School Health Association),
İnançlar Arası İttifakı Vakfı (Interfaith Alliance Foundation),
Ulusal Okul Psikologları Birliği (National Association of School Psychologists),
Ulusal Sosyal Hizmet Uzmanları Birliği (National Association of Social Workers) ve
Ulusal Eğitim Birliği (National Education Association).
Bu eleştirileri yönelten kurumlar arasından sağlık ve ruh sağlığı uzmanlık alanlarındakiler, eşcinselliğin bir psişik/ruhsal bozukluk veya yetişmekte olan bazı gençlerde veya herhangi bir kişide eşcinsel isteklerin ortaya çıkmasını anormal bir durum veya ruhsal bir rahatsızlık olduğuna yönelik fikri, geçersiz, dayanaksız ve mesnetsiz bulmaktadır. Bu sözde terapileri yardım arayanlar için faydasız ve tehlikeli bulmaktadırlar.
Birleşik Devletler Sağlık Dairesi Başkalığı (Surgeon General of the United States)
Amerikan Tıp Birliği (American Medical Association),
Amerikan Psikoloji Birliği (American Psychological Association),
Amerikan Psikiyatri Birliği (American Psychiatric Association),
Amerikan Danışmanlık Birliği (American Counseling Association) ve
Amerikan Ruh Sağlığı Birliği (Mental Health America) gibi ihtisas birlikleri oybirliğiyle, Onarım Terapi Uygulamasına karşı olduklarını ve verebileceği muhtemel zararları açıklamışlardır. Şu anda, cinsel yönelimin değiştirilebilmesini sağlayacak hiçbir faydalı terapi yöntemi bilinmemektedir. Amerikan Psikoloji Birliği´nin (American Psychological Association) Yönetim kurulu Başkanı olan Psikoterapist Douglas Haldeman, Onarım terapi olarak adlandırılan bu uygulamaları “Sahte Bilim” olarak adlandırmaktadır.
Ciddi bilim insanları ve uzman terapi birlikleri, eşcinselliğin her hangi bir hastalık olmadığı ve hiçbir şekilde terapi gerektirmediği konusunda hemfikirdir. Temel cinsel yönelimin erken dönemde belirlendiğini ve bunun kasıtlı ve bilinçli olarak değiştirilemeyeceğini açıklamışlardır. Ancak bu sözde “Terapilerde” eğer çok fazla baskı uygulanırsa, belki cinsel davranış sadece geçici bir süre için değiştirilebilir; fakat bu kişilerin uyguladıkları “Terapilerin” ağır zararlar verebileceği unutulmamalıdır.
Basel Üniversitesi Klinik Psikoloji alanında profesör olarak görev yapan Prof. Dr. Udo Rauchfleisch bir yazısında şöyle demektedir:
“Cinsel davranış değişikliği genellikle ağır depresyonlar, merkezi özgüven problemleri ve derin çaresizlikle beraber ortaya çıkmaktadır ve bu da, bunlara maruz kalan kişilerin intihara kadar sürüklenmesine neden olabilmektedir. Bir yandan dış dünya ile yaşanan anlaşmazlıklar, diğer yandan kendi içerisinde yaşadıkları ruhsal baskı ve kendi cinsel yönelimine ters bir hayat yaşama duygusu, bu insanların yaşamlarını parçalamaktadır. Bu sözde terapi veya ruhsal yardım müdahaleleriyle bu insanlara açık ve net olarak zarar verilmekte ve eşcinseller suistimal edilmektedirler”
Onlarca heteroseksüel olmayan birey, varlığımızı inkar eden ve “onarmak” için kollarını sıvamış şarlatan doktorların, psikiyatrların, imamların, hocaların, öğretmenlerin psikolojik ve fizyolojik zulmüne maruz kaldı, kalıyor ve kalmakta. Haklarımız var, unutmayalım bunları. Onların bizlere yaptıkları evrensel hukuka göre de anayasaya göre de suç.
Bizlerin ciddi bir dayanışmayı geliştirmesi gerekiyor. Bugün ailenizin ya da akrabalarınızın şiddetiyle muhattap oluyorsunuz, bu suç, yalnız değilsiniz. Bugün yine bizi “sevenlerin” ve bizlerin “düzelmesi” için bizleri “düşünenlerin” ufak bir google aramasıyla buldukları ve fahiş paralarla bizleri “normalleştireceğini” söyleyenlerin kapısına bizleri sürüklediğini biliyoruz. Bunu yapanları eğer psikiyatrsa Türk Tabipler Birliğine, Türkiye Psikiyatri Derneğine; eğer psikologsa Türk Psikologlar Derneğine şikayet edin, bunu yapamazlar, suç işliyorlar. Aileyle mücadele zorlu bir süreç hepimiz biliyoruz ama LİSTAG’ın kıymetini gözardı etmeyin, LİSTAG’a ulaşın. Bir sürü sivil toplum örgütü, okul kulübü, topluluğu var biz lubunyaların; bir sürü dergimiz, internet sitemiz var ulaşın, yalnız değilsiniz. Bu şarlatanlara ancak bizler geçit vermeyiz.
Bugün bizlere hasta diyenler, kendileri çok büyük bir hastalığın pençesindeler. Bugün fobileriyle varlığımızı inkar ve imha etmek isteyenler, büyük bir akıl hummasının içinde debelenmekteler.
Seda ablamızın ahengiyle,
“Biz dolaptan çıktıktan sonra, yemin ediyoruz kabak çiçeği gibi açılmış lubunyalar olarak, sen kimsin bize hasta diyip onarmaya çalışıyorsun, sen kimsin?
Sana bir tavsiye, yazık o git hasta fobilerine sahip çık önce. İnşallah allah seni şarlatanlığınla terbiye etmesin, inşallah allah seni onaracağını sandığın lubunyaların madiliğiyle terbiye etmesin.
Sen çok alçak bir şarlatansın, çok alçak. Lubunyaları hasta görecek kadar. Senin akıl hocalarını da biliyoruz biz. Senin akıl hocaların, kendi zihinlerinin pisliklerine baksın önce. Hepinizi ifşa ederiz! Oğlum ayağınızı denk alacaksınız, tüm sahtekarlar ayağını denk alacak!
Öyle kolay değil bu devirde ahkam kesicem, beni heteroseksizm.. seni hetero.. Kim koruyor, hangi heteroseksizm o, hangi heteroseksizm seni koruyor? Kim?
Herkesten hesabını sorarız, kimse bize bu konuda konuşamaz.
…
İki üç tane bunlar gibidir soytarı. Onlar da zaten lubunyalarla kafayı yediler. Bu kadar yılların içerisinde ne mutlu lubunyalara ki iki tane üç tane, soytarı üç taneyi geçmez dikkat edin, üç soytarıdır bu. En fazla iki soytarıdır konuşan. İki tane soytarı. Azıcık insan olsalar belki de yol alacaklar. Bunlar soytarı, bunlara prim vermeyiniz. Bunların yazdığı, söylediği her şey yalan…”
Sahtekarlar, son olarak şunu demek lazım sizin gibilere. Bizi bizden alırsanız, sizi size bırakmayız!
[…] GZone, Ekim 2016 sayısında geçmişten bugüne EŞCİNSEL TERAPİ ŞARLATANLIĞINI konu alan bir yazı hazırlamıştı. Buradan okuyabilirsiniz. […]