ÖZEL RÖPORTAJ – RIFF COHEN: TÜRKİYE’DE LİSTE BAŞI OLDUĞUMA İNANAMIYORUM!

Radyolarda çalınan ve aynı zamanda Simge Sağın tarafından “Miş Miş” adıyla Türkçe olarak söylenen popüler Fransızca şarkı “Dans Mon Quartier”in çılgın şarkıcısı Riff Cohen, GZone’a özel röportajı ile karşınızda.

Riff Cohen, konser için iki kez Türkiye’ye gelmiş ancak 3 sene önce yaptığı şarkısının bu aralar Türkiye radyolarında en çok çalınanlarda üst sıralarda olduğuna inanmakta güçlük çekiyor…

Röportaj: Murat Renay
Fotoğraflar: Jonathan Trichter
Bu röportaj Gzone Dergi Temmuz 2015 sayısında yayınlanmıştır

Müzikteki ilham kaynaklarınız neler? Yaptığınız müzik farklı türleri ve farklı ülke müziklerini birleştiren bir karışımdan oluşuyor. Hayal gücünüzü nelerin beslediğini merak ediyoruz?

Bu gerçekten büyük bir repertuarı kapsıyor. Hayatım boyunca müzikle iç içe oldum. Klasik müzikle başladım. Daha sonrasında henüz gençken güncel müziklerle de ilgilendim. Massive Attack, Björk ve Radiohead gibi isimleri dinledim. Anne-babam genç olduğu için jenerasyonları da benimkine çok yakındı.Ben de bu 90’lar müziği, klasik ve avangart müzikle büyüdüm. Sadece gitarın yer aldığı minimal rock’a da ilgi duydum. Ancak bunlardan ilham alsam da şu andaki müziğimin bu türlerle direkt bağlantısı yok. İlk ve ikinci albümümümün oluşmasında spesifik olarak Riff Cohen’in stilini ne olduğunu anlatmam gerekiyordu. Benim için ilginç ve popüler olanı sahiplenmem gerekiyordu. İsrail’de kendimize has kültürümüzün olmaması gibi bir durum vardır. Çok farklı kültürlerden oluşan ve halen daha kendini bulmaya çalışan bir müziğimiz var. Kendimize özel bir müzik tarzının oluşması için halen daha uzun bir zaman gerekiyor bence. Bizi birleştiren İbranice’dir ve bendeki malzeme de aslında buydu. İbranice söz yazarak bir şarkı yapmak bir hayli zordur. Bu dilin çok sert kıvrımları var. Ben de bu lisanı müzikte bulmaya çalıştım. 20’li yaşlarımda pek çok İbranice müzik yapmıştım ama çok alternatif kaldı. Ancak küçük barlarda geç saatlerde çalabildiğim müziklerdi. Ben de bu şekilde daha büyük kalabalıklara ulaşabileceğimi düşünemedim. Benim için bu yeterli değildi. Bu yüzden kendi müziğimi daha farklı şekilde oluşturdum.

“ORTADOĞU İNSANI AVRUPALILARDAN DAHA AÇIK FİKİRLİ…”

 İnsanların şarkılarınızı dinlerken ne gibi şeyler hissetmesini hedefliyorsunuz. Elbette çoğunlukla bizler bu şarkılarda neşeyi hissediyoruz ama başka neler var?

Şarkı sözlerimde kişilerin beyinde özgürleşmesini isteyen bir tavır var. İçinde mizah da var, çatışma da var. Annem de ben de benim küçüklüğümden beri insanların bize empoze ettiği “bu bunla beraber gitmez” tarzındaki yaklaşımlara karşıydık. Aynen Ortadoğu’daki gibi dindar ve dindar olmayan insanların ve başka birçok çelişkinin beraber yaşaması gibi. Ancak Avrupa’da bu tam anlamıyla bir tabu. Ortadoğu insanı beyinde daha özgür ancak aynı düşünceler Fransa’da provokatif olarak algılanabililyor. İnsanların tepkileri daha tuhaf olabiliyor. Önyargı çok fazla.

Türkiye’ye birkaç kez geldiniz. “Dans mon Quartier” isimli şarkınız Türkiye’deki bir reality show (Survivor All Star)’da çaldıktan sonra bir hayli meşhur oldu. Hem de piyasaya çıkmış olalı 2 sene olmasına rağmen. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Şu anda “Dans Mon Quartier” Türkiye radyolarında mı çalıyor?

Evet. Pekçok radyoda 1 numara oldu. Shazam’da da öyleydi.

Vay! Gerçekten mi? Benim söylediğim versiyonu mu?

Evet elbette. Türkçe versiyonunu da konuşacağız. Ancak sizin söylediğiniz hali elbette.

Öyle mi? Bilmiyordum. Shazam’da ilk 100’e girdiğini duymuştum ama bu kadar popüler olduğundan haberim yoktu.

Peki sizce Türkiye müzik dinleyicisi neden bu şarkıyı bu kadar çok sevdi? Daha bundan yeni haberiniz oldu belki ama ne düşünüyorsunuz?

Basın danışmanımdan bu konuyu kontrol etmem lazım. Eminsiniz değil mi ilk 10’da olduğuna?

Evet. Yalan söylemiyorum, gerçekten öyle… (Gülüşmeler)

Vay

Bu şarkı Türkçe’ye de adapte edildi. O versiyonu dinlediniz mi? Videosunu izlediniz mi? Fikirleriniz nedir?

Videoyu geçen ay Türkiye’deyken bir kez görebildim ve şarkıyı da bir kez dinledim. İsrail’den izlenmesi yasak sanırım.

Hayır. Türkiye dışında herhangi bir yerden izlenmesi yasak You Tube kanalı yüzünden sanıyorum. (Fonda Simge’den Miş Miş’i beraber dinliyoruz)

Ah, anladım. Videoyu çok sevdim. Türkçe’den çevirisini de bana ilettiler.  Ancak elbette benim söylediğim orijinal versiyondaki sözlerle alakası olmadığını biliyorum.

Türkiye’den başka sanatçılar dinliyor musunuz? Kimlerdir isimleri neler?

Evet. Taksim Trio’yu çok seviyorum. Ayrıca 70’lerden gelen Türkçe müzikleri seviyorum. Synthesizer çalılnan biraz saykodelik müzikler. Şu anda İsrail’de pek çok barda 70’li yılların Türkçe şarkıları çalınıyor.
“Türkiye’de insanların çok sevgi dolu olduğunu düşünüyorum…”

Türkiye ve İsrail halklarının arasında benzerlik görüyor musun?

Evet kesinlikle. Hatta geçen sefer İstanbul’a geldiğimde aradaki benzerlikler yüzünden Tel Aviv’in ne ifade ettiğini daha iyi anladım. Modernlik, İslam, farklı dinler ve farklı kültürlerle ortaya çıkan bu karışımı kendi ülkeme çok benzettim. İsrail, bütün problemli taraflarına rağmen çok açık fikirli insanlarla dolu. Mesela Paris bunun tam tersi. İnsanlar çok daha tutucu. Her şeyi çok daha kişisel algılıyorlar. Türkiye’de insanların çok sevgi dolu olduğunu düşünüyorum.

Ben de Fransa’yı soracaktım. Paris şehri şarkılarınız için büyük bir sahne olmuş. Sizce şarkılarınızın multi-kültürel altyapısı Paris’le ve Paris insanlarıyla benzerlikler taşıyor mu? Fransa müziğiniz hakkında ne düşünüyor? Siz Fransa hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bence şu anda iyi bir durumda değiller. Çünkü fazlasıyla korku ve nefret büyümeye başladı içlerinde. Hayat standartları düştü. Halk fakirleşiyor. Dışarıdan çok görünmüyor ama orta sınıf bile çok sıkıntı çekiyor. Yaşamak için çok stresli bir yer. Ben mutlu, açık fikirli ve güneş ışığı dolu bir şey sunduğumda bunu anlamıyorlar. Bunu alaycı bir şey olarak görüyorlar. Paris’teki göçmenlerin de orada mutlu olabileceğini veya orada bir yaşam kurduklarını gösterdiğimde bunu hazmetmekte zorluk çekiyorlar. Kendi uluslarından olmayan birinin onların dilinde şarkı söylemesini çok kavramsal görüyorlar. Paris’te sadece piyano çalınan şarkılarımı söylesem beni daha çok ciddiye alacaklarına eminim ama ben kendi neşeli şarkılarımı içimden geldiği gibi söylediğimde bana şüphe içinde bakıp “bu kadın müzisyen değil belki de bir aktris” gözüyle bakıyorlar.

Onların sayesinde ne kadar “Akdenizli” olduğuma bir kere daha emin oldum. Ve şunu söylemeliyim ki, 9 aylık Avrupa turumun son durağında Türkiye’ye gittim ve tam anlamıyla bir çılgınlıktı ama; Kendimi evimde hissettim. İnsanlar gerçekten müziğimi anladılar. Müzik Türkiye insanının damarlarında var. Cezayirli müzisyen arkadaşlarım bile Türkiye insanının müziğime bu kadar kolay adapte olmasına şaşırdı.

 “EŞCİNSEL AİLELERİN DE ÇOK İYİ ÇOCUK YETİŞTİRDİKLERİNİ DE GÖRÜYORUM…”

LGBT hayranlarınız hakkında ne düşünüyorsunuz. Türkiye’yi ve dünyayı LGBT hakları konusunda nerede görüyorsunuz?

Türkiye’de bu konuda ne oluyor çok yakından bilmiyorum açıkcası. Ancak İsrail’de bu konu çok gündemde. En az 3 eşcinsel çift arkadaşım çocuk sahibi oldular. Çok iyi ebebeynler oldular ve çok da iyi eğitimlere sahipler. Benim için de buna şahit olmak yeni bir deneyim aslında ama eşcinsel ailelerin de ne kadar iyi çocuk yetiştirdiklerini de görüyorum.

Fakat İsrail’de ayrıca bu konuyu kabul etmeyen bir grup da var. Bu konuda olumsuz konuşan bir haham da var. Ancak bu konu büyütülmedi. Hayatlarını gizli yaşayan, muhafazakarlar da var. Ancak sistem de böyle.

Bence LGBT özgürlükleri ve eşitlikleri heteroseksüel çiftleri de etkiledi. Ben de kocamla büyükannemin yaşadığı hayattan çok daha farklı bir hayat yaşıyorum. Büyükannem hala neden kocama yemek yapmadığımı anlamakta zorlanıyor. “Böyle ev kadını mı olur?” diyor bana…

Müzikle ilgili yeni planlarınız neler? Bir albümünüz, single’larınız ve şu anda yeni single’ınız HELAS var…

Türkiye’de ne zaman çıkacağını bilmiyorum ama Eylül’de yeni albümüm çıkacak. Batı ve Doğu’nun karışımı olan şarkılar olacak. Yeni şarkım HELAS da “Egyptian Funk” tarzında oldu. Devamı da böyle olacak ama daha fazla synthesizer olacak ve armoni daha fazla olacak. 2 tane da ballad var.

Türkiye’deki hayranlarınıza mesajınız var mı?

Onları gerçekten çok sevdiğimi söylemek isterim. Oraya gelmek ve Türk kültürü hakkında daha çok şey öğrenmek benim için çok heyecan verici olacak. Bu benim için hazine değerinde. İsrail’den de birçok insanın da Türkiye insanını çok sevdiğini biliyorum.

 

İŞTE RIFF COHEN’DEN “DANS MON QUARTIER” ŞARKISI VE TÜRKÇE TERCÜMESİ

“ Dans mon quartier – Benim mahallemde

On laisse les armes à l’entrée – Silahlı girişe izin verilmez

Les cyniques, les critiques, les sceptiques -Eleştirmenler, şüpheliler

Les bobards, les vantards -Palavracılar

Non, n’ont pas l’accès -Hayır, bunlar giremez

Dans les rues ça sent le lilas – Sokaklar da bu leylak gibi kokar

On laisse le temps s’étaler -Zaman kazanmak için izin veriyoruz

On voit le ciel en entier -Tüm gökyüzünü görebilirsiniz

On parle avec tendresse -Biz severek konuşuyoruz

De la liberté, de la gentillesse – Özgürlük ve şeffaflık

Dans mon quartier – Benim mahallemde

On laisse les armes à l’entrée -Silahlı girişe izin verilmez

Les radins, les mondains, les malins -Cimri dünyevi zeki

Les pressés, les blasés -Acele ve yorgun

Non, n’ont pas l’accès -Hayır girişe izin yok

Les filles ont les cheveux hirsutes -Kızlar kabarık saçlı

Les garçons portent parfois des jupes-Erkekler bazen etek giyer

Sur les trottoirs on écrit des poésies -Kaldırımlarda şiirler yazarlar

Les enfants claquent des doigts -Çocuklar alkışlarlar

Car la musique c’est la loi – Çünkü müzik yasasıdır

Dans mon quartier – Benim Mahallemde

On laisse les armes à l’entrée – Silahlı girişe izin verilmez

Au coucher du soleil, on court sur l’horizon-  Gün batımında biz ufukta koşarız

On marche sur la planète – Gezegenlerde yürüyoruz

Comme dans sa Maison -Evinde gibi

Ici on ne s’inquiète de rien – Burada bir endişe duymayız

Notre passeport, c’est terrien -Pasaporta ihtiyacınız yok

Dans mon quartier – Benim Mahalleye

Vous êtes tous invites -Hepiniz davetlisiniz

Mais quand même ce quartier-Bu  mahalleyi bile

Faudra l’inventer –Önce icat etmek gerekli “